Zefirion... Halikarnassos... Petrium... Bodrum... (Bedroom!) (7)

06 Eylül 2019 Cuma

Müzeler, Milli Eğitim Bakanlığı’na bağlıydı! Bodrum Kalesi Müdürlüğü’ne ilk kez, eğitimci Haluk Elbe atanmıştı! Elbe, ilk gün kaleye geldiğinde, kapısını kapalı buldu.
Elbe’yi görenler, kendisinin kaleye girmek istediğini öğrenince, İskele Meydanı’nda Fahri Kaptan’ın kahvesine gidip bekçi “Ahmet Dayı’yı” sormasını önerdiler.
Elbe, bekçi Ahmet Dayı’yı kahvede “domino” oynarken buldu. Ahmet Dayı, “Kaleyi gezmek mi istiyorsunuz” diye sorup yanıtı öğrenince oyunu bırakmış, birlikte kaleye yönelmişlerdi.
Ahmet Dayı kalenin tahta kapısındaki asma kilidi açıp kanadını iterek çürük tahta köprüden geçtikten sonra, taş merdivenden tırmanmışlardı. Kale, “müze” olarak 6 Kasım 1964’te açılmıştı... 1973’te emekli olan Elbe yıllarına “kuruluş dönemi” deniliyor...

***

Arkeolog Oğuz Alpözen, Amerikan Sualtı Kazı heyeti ile 1962’de çalışmalara başlayınca ilk “Türk denizaltı arkeoloğu” olmuştu. 1970’te kaleye müdür yardımcısı olarak ve 1971’de de Antalya’ya atandı. 1978’de Bodrum’a müdür olarak döndü. Kendisiyle o tarihte tanıştım... 2005’te emekli oldu...

***

Kurduğu müze derneğinde bana da görev vermişti... Ben de Ak- Tur’un sera ve fidanlığından begonviller, erguvanlar, zakkumlar, agave’ler (sabırlık), sardunyalar, kaktüsler dikerek müzenin yeşillenmesine katkıda bulunmuştum...

***

Alpözen’in ilk işi Miken, Sualtı Eserleri, Karya Salonlarını oluşturmak oldu. 1979’da, kaledeki kilisecikte tunç devri, 1982’de İtalyan kulesinin alt katında sikke ve mücevher salonlarını yaptı.
1981’de İngiliz kulesinde canlı bir yaşam yarattı. Londra’daki Aziz Jean Gate Müzesi ile işbirliği yaptı. Bu salonda, kaleyi yapan ülkelerin o dönemdeki flamalarını, bayraklarını, silahlarını duvarlara astı. Ben de Ankara’daki büyükelçiliklerle bağlantı kurarak bazı bayrakları sağlamıştım.
Bu kulenin en ilginç olayı, müze görevlilerinden bir kadın, bir erkek; dönemin “şövalye” ve “lady” giysileri içinde, isteyenlere büfeden şarap sunuyorlardı. Ziyaretçiler de kulenin pencerelerinden, İzmirli hemşerimiz Homeros’un deyimiyle bu “şarap renkli denize” bakarak, gün batımında şaraplarını yudumluyorlardı. Bugün bırakın hangi müzecimizi, hangi kamu kuruluşunun, hatta TBMM’nin lokantasında “şarap” var?
1992’ye gelindiğinde 10 ayrı sergi salonu yaratmıştı.

***

Alpözen, “Buranın yalnızca arkeoloji profesörleri için bir müze olmasını istemiyorum. Ziyaretçilerimizin yarısı eski uygarlıklar hakkında hiçbir şey bilmiyor. Türkiye’nin köylerinden gelen çobanlar için dahi, geçmişi anlaşılabilir kılmak istiyorum!” demişti...

***

İngiltere parlamentosunun yanı sıra, yurtiçinde ve yurtdışında sayısız unvan ve ödüller arasında Danimarka kraliçesinden “Sannebrog Şövalyeliği” unvanı da aldı.
Son yazımda, dünyada denizaltı arkeolojisini kuran Amerikalı Prof. Dr. George Bass’ten söz etmiştim. Prof. Bass, bir yazısında şöyle diyordu:
“Şurası kesindir ki, buranın dışında hiçbir Akdeniz ülkesinde, ulusal bir müze ile yabancı uyruklu arkeologlar arasında böyle yakın bir işbirliği sağlanmamıştır. Bu eşsiz uyum INA’nın büyümesinde ve başarılı olmasında rol oynadığı gibi, Bodrum Sualtı Arkeoloji Müzesi’ni de tüm Akdeniz yöresinde lider bir müzeye dönüştürmüştür. Bu yakın işbirliği, bir tek insanın, Oğuz Alpözen’in bilgeliği ve görüşleri ile olmuştur...”

***

Gelelim Alpözen’in başına gelenlere…
Müze müdürlüğünün yanı sıra, “dünyanın yedi harikasından biri” olan Mavzolos’ta yaptığı kazıda, antik kentin tabletlerine ulaştı. Bunları, orada sergileme yoluna giderken, doğal koşullardan korunmaları amacıyla üzerlerine kiremitli iki sundurma yaptı...
Sen misin yapan! Kültür ve Turizm Bakanlığı, Alpözen hakkında “Eserlerin korunması için, izinsiz sundurma yaptığı gerekçesiyle 5 yıllık hapis cezası davası” açmaz mı?

***

Alpözen, müzedeki bazı yapılara, kabartmalar yerleştirerek, müze ve kalenin aslını bozduğu iddiasıyla 5 yıla kadar hapis istemiyle de yargılandı. Alpözen savunmasında, kabartmaları yetkililerin bilgisi ve izniyle yaptırdığını, amacının da müze ve kalede yeni yapılan bina ve salonların ne zaman yapıldığını belirtmek olduğunu söyledi.

***

Hakkında 130 soruşturma yapıldı, açılan 24 davada ise aklandı!
Her 3 ayda bir teftiş geçirmesi hakkında Alpözen şu değerlendirmeyi yapmıştı:
“Teftişlerin hepsinde ‘Neden yapmadın’ diye değil ‘Neden yaptın’ diye sordular. Müzedeki her salonun açılışından sonra mutlaka soruşturma geçirdik. Ama hepsinden ama hepsinden alnımızın akıyla çıktık!”

***

Alpözen, 1978’de müzenin adını “Bodrum Sualtı Arkeoloji Müzesi” olarak değiştirdi.
Alpözen, kalenin girişindeki “top koruganını” sanat galerisine çevirip müzenin ilk müdürüne saygı olarak “Haluk Elbe Galerisi” adını verdi ve açılış sergisini suluboya ressamı Müfit Çelik’in yapıtları ile yaptı. Burası Bodrum’un “ilk sanat galerisi” oldu...
Alpözen, kalede ilk kez Ayla Eryüksel’e Bodrum’daki ilk defileyi düzenletti.
Bodrum’da “ilk konseri” ise kalede Zeki Müren’e verdirdi...
Not: Sürecek...



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları