Hikmet Altınkaynak

‘Kaç kez kuşatıldı Troya’

15 Ağustos 2019 Perşembe

Başaran, Koca Bir Troya Dünya (Çınar Yayınları) adlı şiir kitabında “Kaç kez kuşatıldı Troya” diye sorar. Yanıtını kendi verir.
Troya, Çanakkale ili eteklerinden biraz yükseldiğinizde karşınıza çıkan yüzyıllar öncesi kurulan antik kenttir. Bu kentin zirvesi de Kaz Dağı’dır. Mitolojideki adıyla İda Dağı. Tarihin ilk güzellik yarışması Zeus’un buyruğuyla Paris’in tek seçiciliğiyle burada gerçekleşir. Altın elmanın en güzel Tanrıçaya armağanı, Paris tarafından seçilen Afrodit’e verilir. Helen, Paris’e, Paris Helen’e âşık olur. Helen evlidir. Paris’in Helen’i kaçırmasıyla savaş başlar.
Troya, tarihin ilk şairi, şairlerin babası Homeros’a dünyada yazılmış ne varsa, onun yazdığına inanılan İlyada ve Odysseia destanlarını yazdırmıştır.
Homeros, her şeyi yazmıştır, ama nereli olduğunu yazmamıştır. Bunu yapıtlarını okuyanlara bırakmıştır. Bu nedenle yedi kent Homeros’un yurdu olmakla övünür. Bunlardan beşi Anadolu’da ya da adalardadır. Belki de bu nedenle 2001 yılında Haluk Şahin, Cevat Çapan ve arkeolog Manfred Osman Korfmann tarafından başlatılan Ozanın Günü ve Homeros Okumaları etkinliği uluslararası düzeyde de ilgi çekiyor. Homeros Ödülü veriliyor.
Troya Savaşları uzun yıllar sürmüştür. Homeros, bunun 51 gününü 30 bin dizede anlatmıştır. Savaş Akhalar ile Troyalılar arasında yaşanmış, Akhaların zaferiyle sonuçlanmıştır. Zafer, Akhaların Troyalılara Troya Atı (tahta at) hediye etme tuzağıyla bitmiştir. Çünkü bu devasa tahta atın içinde saklanan savaşçılar, herkes uykuya dalınca dışarı çıkıp kente girişi engelleyen kilitli büyük kapılarını açmışlar, içeri aldıkları Akhalar ise Troyalıları kılıçtan geçirerek, Troya’ya egemen olmuşlardır.

Mitolojik kent Troya
Homeros’un anlattığı Troya, mitolojik bir kent olsa da, anlatılan gerçeklerden, tarihten uzak değildir. Kent 9 kattır. Homeros’un anlattığı MÖ 15-12. yüzyıla ait olan 6. kattır. Destanları okuyan Alman arkeolog Heinrich Schliemann, Çanakkale’ye gelmiş, 1870-73 yılları arasında yaptığı kazılarda bulduğu eserleri eşiyle birlikte rüşvetler vererek, çeşitli yollarla önce Yunanistan’a oradan Almanya’ya kaçırmıştır. Schliemann, 1873’te yayımlanan iki ayrı makalesinde ve 1881 tarihli İlios adlı kitabında kaçırdığı eser sayısının 8 bin 833 parça olduğunu belirtmiştir. Oysa kaçırılan, Osmanlı arşivlerinde bulunan İzzeddin Efendi’nin raporuna göre, 73 bin 139 parça eserdir.
Kaz Dağı’nın altın arayıcıları tarafından bugünlerde kuşatılması -Miyase İlknur’un “Kaz Dağları Dosyası”nı okumuşsunuzduraslında önce Troya’nın kuşatılmasıdır. Çünkü son dönemde tıpkı Schliemann gibi, göz göre göre doğayı parçalayıp binlerce ağacı keserek, güzellikleri yok ederek, yerin üstündeki altındaki hepimize ait olan zenginlikleri alıp gitmeyi amaçlayan altın tacirleri ve yerli işbirlikçileri, önce Troya’yı, ardından da Türkiye’yi kuşatmış olmuyorlar mı?
Fazıl Say’ın Kaz Dağı konseri
Evet, altın avcıları Türkiye’yi kuşatmaya çalışırken, Türkiye’yi sevenler de boş durmuyor. Su ve Vicdan Nöbeti, toplantılar, mitingler, sosyal medyada başlayan imza kampanyaları çığ gibi büyüyor. Bu tepkilerden biri de pazar günü Çanakkale’de gerçekleşecek olan Fazıl Say’ın konseri olacak. Sanatçının toplumun nabzı ve vicdanı olduğu gerçeği ortaya konacak.
Yeni yayımlanan Tufan Türenç’in Aynadaki Yüzler (Remzi Kitabevi) kitabında küresel sanatçımız Fazıl Say’ın yılda yüzden fazla yurtdışı konser verdiği yazılı. (s.267)
Fazıl Say’ın Kaz Dağı konseri, Kaz Dağı’nın altın arayıcılar tarafından kuşatılmasını engeller mi bilemem. Engellemesini dilerim. Ayrıca kaçırılan Troya hazinelerinin de geri getirilmesine katkı vermesini... Çünkü yurdun sorunlarına duyarlı olan dört yıl önce yitirdiğimiz Mehmet Başaran, bunu yıllar önce görmüş ve kendi sorusunu “Sürüp gidiyor hâlâ kuşatma” diye yanıtlamıştı. Haksız mı?



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Okullar tatildeyken... 26 Ocak 2023

Günün Köşe Yazıları