Yazgülü Aldoğan

Kurban kanına orman yangını karıştı

15 Ağustos 2019 Perşembe

İlkokula giderken ablam ve annemle birlikte Kadıköy Yeldeğirmeni’nde küçük bir apartman dairesinde oturuyorduk. Annemin namaz kıldığını görmedik ama yatmadan önce dua ederdi, oruç tutar ve kurban keserdi. Klasik ibadetten çok ritüel severdi. Küçük bir çocuktum, pazardan özenle seçtiği koçu eve getirişimizi, onu arka balkonda besleyişimizi, sevip benimsediğimizi hatırlıyorum. Ve sonra o meşum gün gelirdi, koçun infaz günü. Zorla evden çıkarılıp arka taraftaki arsada kesilmesini büyük bir hüzünle bekler, usul usul ağlardım. Annem, o kanlı sahneleri bize izletmezdi ama hayvanın etleri parçalanır ve mahalledeki komşulara dağıtılır, bu görev ablamla bana düşerdi. Pişirilen etini ise asla yemezdim, arkadaşımın eti! Bugün, kırmızı et sevmemekle birlikte ciddi bir vejetaryen, etyemez değilim ama gözümle gördüğüm, okşadığım ve beslediğim hayvanı yiyemeyecek kadar da vicdanlıyım.

Bebekler yaşamalı
Yıllar sonra bir yaz tatilinde dağ başında bir manastır gezmeye gittiğimde park yerinde bir inleme duydum. Arabaların arasında ayakları bağlı bir oğlak yatıyordu. Belli ki aşağıdaki köyden satın alınmış ve birazdan kesilecek. Hayvan ağlıyor ve inliyordu. Dahası, bütün vücudu elektrik verilmiş gibi tir tir titriyordu! Hayvanların da duyguları var. Onlar da başlarına gelecek felaketi hissediyor ve korkudan titriyor, ağlıyor! Kiliseyi gezmekten vazgeçip kaçtım oradan. Bir gün de Silivri’de bir küçük otelde bakılan anne keçi ve oğlaklarına rastladık. Kucağıma alıp sevdim bebekleri, süt kokuyorlardı. Kalbi pıt pıt atan, sıcacık, tertemiz, ufacık bebeler. O gün oğlak ve kuzu yememeye yemin ettim. Henüz köfte yemeye devam ediyorum ama en azından “bebek” yemiyorum! Önüme oğlak kebabı, kuzu pirzola geldiğinde de o kucağıma alıp sevdiğim süt kokanla, yerde yatıp titreyerek ağlayan geliyor aklıma, midem bulanıyor, zaten yiyemiyorum, bu işin bir kısmı.

Kurban, pagan kültürüdür
Asıl önemli olan 21. yüzyılda, şehir koşullarında, ibadet ediyoruz diye, kan dökülmesi, üstelik hayvana eziyet de edilerek kurban kesilmesi. İslam âlimlerinin pek çoğu, dinde böyle bir ibadet biçimi olmadığını söylüyor. Zaten “kurban etme” tektanrılı dinlerden önce pagan kültüründe var. Bakire kızlar, çocuklar, kurban edilmiş Tanrıların gazabını gidermek için. İslamiyete taşınmış olması Araplar tarafından et yeme gerekçesiyle olmuş muhtemelen. Türkler de İslamiyeti Araplardan aldıkları için sürdürüyor. Önce koç keserlerdi, şimdi ekonomik gerekçelerle birkaç aile birleşip büyükbaş hayvan kesiyor! Koca boğalar, ölüm korkusuyla ağlamakla kalmıyor, can havliyle kaçarken sağa sola saldırıyor, şehirde terör esiyor. Her yıl kaçan kurban haberlerinin birincisi kaçan, saldıran boğa vakaları! Hayvanlara eziyet edilmesi ise cabası. Bacağından vince asılıp kesilen, kaçamasın diye önceden bacakları kesilen hayvan görüntüleri iç acıtıyor. Amaç da hayır yapmaktan çıktı. Kimsenin kimseye göstermelik dışında et dağıttığı yok, kesilen hayvanın eti paylaşılıyor, dondurucuya istif edilip uzun süre tüketiliyor.

Şehirde pislik
Bu kesim sırasında çocukların bulunması, belediyenin gösterdiği yerler dışında kesim yapılması, hayvansal atıkların çevreye saçılması, her yerin kan ve işkembe kokması gibi şehir içinde olmayacak sonuçları da yaşanıyor. Tüm bu olumsuzluklardan ötürü, hayvan hakları savunucuları, çevreciler, kurban geleneğine karşı çıkıyor; her konuda din adına muhafazakâr yaşam biçimlerine sıkı sıkı yapışanlar ise devam ettiriyor. Parası olan ise tatil olmasını fırsat bilip şehirden kaçıyor. Nesi bayram bunun?

Doğa katliamı
Son günlerin bir diğer katliamı insan eliyle çıkarılan orman yangınları! Piknikçilerin ormanda mangal yakma inadına, köylülerin tarlada anız, kuru ot yakma inadı ekleniyor. Bir de yanan sigarayı atma cehaleti eklenince bayram boyunca Muğla Bodrum, Milas, Çanakkale, İzmir, Mersin, Antalya, Antep, Sinop, Marmara Adası’nda yangın çıktı. Yetersiz hava müdahalesi ve sert rüzgâr yüzünden binlerce hektar orman, içindeki canlılarla birlikte yandı. Sadece Marmara Adası’nda yüze yakın hayvan telef oldu, 5 ev yandı. Sorumluların yakalanıp cezalandırılması kadar bilinçlendirme de şart. Köylülerin anız yakması hâlâ seyrediliyor. Piknikçilere kimse müdahale etmeye yetişemiyor. Bu Anadolu, bizden çektiği kadar kimseden çekmedi tarih boyunca!



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları