Basın Bayramı mı / Basın Katliamı mı?

25 Temmuz 2019 Perşembe

Dün, 24 Temmuz’du... Sözüm ona “Gazeteciler ve Basın Bayramı” idi... Hani şimdikilerin hayran olduğu Osmanlıcılık var ya... İşte o Osmanlı’nın son dönemlerinde, çıkan her gazete önce sansür heyetine yollanır; Sansür Heyeti keser biçer, münasip gördüğünü onaylar, görmediğini onaylamaz... Bu uygulamaya, 24 Temmuz 1908’de 2. Meşrutiyet ilan edilince son verilir... Bundan 111 yıl önce “Sansürün kaldırılışı” günü olarak saptanır, 1946’da kurulan Türkiye Gazeteciler Cemiyeti’nin (TGC) girişimiyle “Basın Günü”, “Gazeteciler ve Basın Bayramı” olarak ilan edilir.
Dün Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanı Fahrettin Altun’un “Basın mensuplarının her daim yanındayız” açıklamasını okuyunca beni aldı bir gülme... Bir an için acaba bu başkan da mı, Silivri’de ya da Kandıra Cezaevi’nde diye düşünmeden edemedim...
Çok sesli, etkin ve özgür bir medya ortamının demokratik kültürün ayrılmaz parçası olduğundan” söz eden bu yetkililer, acaba hangi ülkede yaşıyor? Fransa’da? İngiltere’de? ABD’de?
Son bir yılda mahkûm olan gazeteci sayısında yüzde 47 artış olduğunu; 1732 gazetecinin işsiz kaldığını; halen on bini aşkın gazetecinin işsiz olduğunu; her hafta ortalama 13 gazetecinin sanık iskemlesine oturduğunu dün yayımlanan CHP’li Gamze Akkuş İlgezdi’nin raporundan ve TGC açıklamalarından bizler okuduk. Yetkililer herhalde okuma, bilme, görme özürlü.

BİA’nın açıklamaları
Bağımsız İletişim Ağı (Bianet) için Erol Önderoğlu’nun hazırladığı rapor tam bir basın katliamı yaşadığımızı gösteriyor... Bu rapor son üç ayı ele alıyor. Çarpıcı sayılar var:
Son 3 ayda: 213 haberci yargılandı.
14 haberci gözaltına alındı.
197 medya temsilcisi için 10 ağırlaştırılmış müebbet, 2 bin 362 yıl hapis cezası isteniyor.
10 gazeteci saldırıya uğradı. 3 gazeteci ölümden döndü.
Yetkililerin bunlardan haberi yok herhalde... Yok yanlış söyledim... Durum şu: Gazetecileri hapsedebilirsiniz. Ama “Şu kadar gazeteci hapiste demek” ülkeye karşı komplo girişimi demektir...
Wikipedia, 26 aydır ülkede yasak!... Ve Dünya Basın Özgürlüğü sıralamasında Türkiye 180 ülke arasında 157. sırada...
Hükümete göre bunu tekrarlamak vatan hainliği... Çünkü: Yine Cumhurbaşkanlığı “Basın Bayramı” açıklamasından: “Ülkemize karşı ulusal ve uluslararası arenada oluşturulmaya çalışılan dezenformasyona karşı da en büyük görevlerden biri yine basın mensuplarımıza düşmektedir.
Açıklamayı okuduğumda yeni İstanbul Havaalanı cehennemine inmek üzereydim (Bu bir başka yazı konusu) ve havaalanında da uçakta da Cumhuriyet başta olmak üzere tek muhalif gazete yoktu. Bedava dağıtılan bir örnek manşetli yandaşlar vardı. Çok sesliliğin daniskası.

Sorular sorular
Bu tek tip, tek renk, tek ses, tek tat dayatmasına karşın aklımdaki yüzlerce sorudan sadece şu birkaçını birilerinin yanıtlamasını çok isterdim...
- Kandıra’da yatan Cumhuriyet gazetecilerinin 6 yıl değil de, 5 yılın altında ceza aldıkları için yeniden hapsedilmeleri normal mi, hukuki mi, yasal mı, sanal mı, çıldırtıcı mı, hokkabazlık mı?
- Vaktiyle Nazlı Ilıcak’ın yazıp söylediklerinin tıpatıp aynısını söyleyenler neden dışarıdalar ya da en yüksek mevkideler... Ya da onlar dışarıdaysa, Nazlı Ilıcak neden hâlâ içeride?
- Hakkında suçlama bile olmayan (örneğin Dilek Dündar) ya da yargılanmış, aklanmış, beraat etmiş (örneğin Ahmet Nesin), ya da cezasını çekmiş kimselere pasaport verilmemesini “demokrasi kültürüyle” nasıl bağdaştırıyorsunuz?
- Tıpkı Ergenekon, Balyoz davaları gibi Gezi davasının da düzmece olduğunu kavramak için ne gerekli ve Gezi’ye ilişkin sadece 2013 yılında 1108 gazetecinin mahkemelerde yargılanmasını nasıl değerlendiriyorsunuz?
- Son zamanlarda kimi gazeteciler “NATO’dan çıkalım, AB isteğinden vazgeçelim” kampanyası başlattı. Sakın amaç, demokrasi taleplerine set çekmek olmasın???
- Son soru: Yargı reformunu ekim ayına erteleyip tatile çıktınız ya... Geceleri uyuyabiliyor musunuz? Gün boyu ağız tadıyla gülebiliyor musunuz? Utanç duymadan, çocuğunuzu, torununuzu okşayabiliyor musunuz?  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları