Çarpık eğitimden olimpiyat madalyası çıkar mı?

19 Temmuz 2019 Cuma

Hilal Zeynep Saraç 21 yaşında... TED Üniversitesi’nde elektrik-elekt­ronik mühendisliği bölümünde yüz­de 100 burslu okuyor. 2 yıl önce ÖSYM birincilerinden olmuş. Aynı zamanda ikinci ana dal olarak hukuk okuyor. Hilal’i niye anlatıyorum? Çünkü Hilal, akademik başarısının yanı sıra başarılı bir sporcu. 5 yaşından beri yüzüyor. 139 madalyanın, 9 kupanın sahibi...
Hilal ile bu hafta sonu İstanbul’da “Samsung Boğaziçi Kıtalararası Yüzme Yarışı” dolayısı ile düzenlenen toplantıda tanıştık.
Türkiye’nin en önemli yapısal sorunla­rından biri olan bu çarpık eğitim sistemi­mizde bile bir insanın eğer isterse neler başarabileceğinin güzel bir örneği.
Türkiye 3 tarafı denizlerle çevrili bir ülke… 22 kentin denize kıyısı var, nüfusu­nun yüzde 70’i kıyı şeridinde yaşıyor. Ama 100 kişiden sadece 6’sı yüzme biliyor.
Türkiye’de kayıtlı 1.5 milyon yüzücü var, hiç suya girmeyenlerin sayısı ise 18 mil­yona yakın. 55 milyondan fazla kişi yüzme bilmiyor, 23 milyona yakın kişi ise yüzde 74’lük oranla kıyılarda ve sığ sularda yü­zebiliyor. Olimpiyatlarda yüzme dalında tek bir derecemiz bile yok... Neden?
Samsung Boğaziçi Kıtalararası Yüzme Yarışı, Türkiye’de bu konuda farkındalık yaratmak, başta gençler olmak üzere topluma ilham vererek yüzme sporunun yaygınlaştırılmasına katkıda bulunmak amacıyla Türkiye Milli Olimpiyat Komi­tesi (TMOK) tarafından 1989 yılında, o günkü adıyla “Herkes İçin Spor - Bo­ğazda Yüzme Yarışı” ismiyle başlatılmış. 27 yıldır uluslararası katılıma açık. 1200 olan yurtdışı kontenjan kotası 59 ülkeden başvurularla sadece 28 dakika içinde doluyormuş. TMOK’nin yaptıkları önemli, ama futbol dışındaki diğer sporların geliş­memesinde, uluslararası arenada başarılı sporcular yetişmemesinde eğitim siste­minin payı çok büyük. Hilal, sadece kendi azmi ile başaran bir sporcu. Tıpkı bir avuç diğerleri gibi. Sorunlar ise devasa:
Olimpiyatlarda yarışacak düzeyde yetenekli çocukların erken yaşta keşfedil­mesini sağlayacak bir devlet politikasının olmaması örneğin... Çinlilerin, Rusların ta çocukluktan yakaladığı olimpiyat sporcu­su olma şansını Türkiye asla değerlendir­miyor.
Okullarda spor kulüplerinin ya hiç ol­maması ya da yetersiz oluşları bir diğer neden... Kuran kursları ile doldurulan boşluklarla nasıl spor kulüpleri olsun ki diyeceksiniz. Ama Türkiye’de özellikle gençlerde uyuşturucu kullanımının art­masının önemli bir nedeni de onlara yön verecek bir uğraşlarının olmaması... Spor disiplin ister, azim ister, zamanı doğru kullanabilme becerisi ister. Türkiye’de ise çocuklar günde 12 saatini bilgisayar ya da akıllı telefon başında, oyunda ya da sosyal medyada geçirerek teknoloji ba­ğımlıları haline geldi.
Önceki gün üniversite sınav sonuçları açıklandı. Genç işsizlikte özellikle de üni­versite mezunu işsiz oranında doludizgin öndeyiz.
Yazık değil mi? Nesiller gelip geçiyor...

Kaftancıoğlu, Kavala ve diğerleri
Dün 3 önemli davanın duruşması vardı. 17 yıl hapis istemi ile yargılanan Canan Kaftancıoğlu’nun davası tam da kendinin dile getirdiği gibi “İstanbul’u yeniden hal­ka vermek üzere yola çıkmış bir il başkanı­nı cezalandırma davası”.
627 gündür tutuklu olan işadamı Os­man Kavala, Gezi eylemlerinin 1 numara­ları sanığı olarak yargılanıyor.
Selahattin Demirtaş, “Üç yıla yakındır ben ve milletvekili arkadaşlarım benzer kumpaslarla hücrelerde tutuluyoruz. Ada­leti bir gün mutlaka bulacağımıza inanıyo­ruz. Bunu siyasallaşmış yargıya değil, hal­kımıza güvenerek, inanarak söylüyorum” diyor.
Cumhuriyet gazetesi davasında Baş­savcının “Beraat kararının verilmesi ge­rekir” tebliği son derece önemli bir adım. Umarız, hapisteki arkadaşlarımız bir an önce tahliye edilirler. Emre İper’in neden ayrı tutulduğunu anlamak hiç mümkün değil.
Kurgu olduğu ortaya çıkan Ergenekon ve Balyoz ve diğerleri...
Siyasetten arındırılmış bir yargı olma­dıkça bu ülke asla düze çıkamayacak. Daha anlamadınız mı?
 



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Biz modern insanlar... 12 Nisan 2024

Günün Köşe Yazıları