Feyzi Açıkalın

YÖK Başkanına “Kız Üniversitesi” hatırlatması

03 Temmuz 2019 Çarşamba

Nedense, kız sözünü duyunca, “kız mıdır kadın mıdır?” diye başlayan ünlü söylem aklıma gelir. Kadını hor gören, aşağılayan, o cinsiyetçi isim tamlaması…

Tamlama dedim de; söz gelimi, Maarif Vekaletine(!) ve de YÖK’e verilen talimat gereği “erkeksizleştirilmesi” düşünülen yeni eğitim yuvalarının adı ne olacak? Liseler kız”, Üniversiteler kadın diye mi anılacak? Yoksa alışık oldukları dil olanbayan okulları nı mı kullanacaklar?

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın YÖK Başkanına hatırlatmasında(!) kullandığı “kız” tamlamasının emir telakki edileceğinden kuşku yok. Oysa yaklaşık on yıl önce Türk spor dünyasında, “bayan” yerine “kadın” kullanılmaya başlanmıştı. Çok çabuk da uyum sağlanmıştı.

Ta Japonyalardan, hem de binbir türlü olumlu hasletleri varken, bula bula alınan “kız şeylerinin!” örnekleri eskiden ülkemizde vardı. Bunlardan birisi olan İstanbul Kız Lisesi’nde annem okumuştu.

Bugünün siyasetçisinin kafasındaki projenin aksine, 1. Cumhuriyet yıllarının kız okullarının öğrencileri, modern Türkiye’yi inşa yolunda yetişmişlerdi. Bunun en ilginç kanıtlarından birisi de, Cağaloğlu’ndaki okullarından karşıya, Fenerbahçe stadyumundaki 19 Mayıs’a katılmak için şortları ile Sirkeci’ye yürüyerek giden annemlerin 1945’lerdeki fotografıdır.

Gelelim Japonya’ya… Ne yazık ki Samanyolu Galaksi’sinin dışında yaşayan o iyi insanlar, bu konudaki kuşkularımızı anlamıyorlar. Görüşünü aldığım önemli bir işadamı Japon arkadaşım şöyle söylüyor:

“Evet, Japonya’nın dünyanın en çok kadın koleji ve üniversitesine sahip olan ülkesi olduğu doğrudur. İkinci Dünya Savaşı öncesi kadın hakları çok kısıtlıydı. Savaş sonrası, beğenilsin ya da beğenilmesin Amerikan kültürünün büyük etkisi görüldü. Sonuç olarak bu tür eğitim yuvaları pıtrak gibi çoğaldı. Savaş sonrası iki şeyin çoğaldığı söylenir: Kadın okulları ve naylon çoraplar! O zamandan beri kadın güçlendi, ne yazık ki(!) erkek zayıfladı.”

Japon erkeği tahminlerin aksine, ev içi iş bölümünde maçodur. Örneğin, akşam yemeği için eve konuk çağrıldığında, kadınlar müthiş bir imece ile hazırlanırken, erkek elinde içkisi ile rahat koltuğunda bekler. Geyşalık kurumuna ise hiç girmeyelim…

Ama isterseniz eğitimden devam edelim… Okul sınıflarına hapsolmayan; parklarda, müzelerde, tapınaklarda, özetle yaşamın her alanında süren eğitimden.

Yaşayarak, deneyerek süren eğitimdeki öğrencilerin disiplininden bahsedelim. Rengarenk, bir örnek formaları ile ulaşım araçlarını, alışveriş merkezlerini dolduran mutlu Japon çocuklarını konuşalım.

Eldivenli taksi şöförlerinin, koltuklarına dantel geçirilmiş arabalarındaki nezaketini, ahlaklı iş anlayışını; gönüllü toplum hizmetlerinde çalışan emekli CEO’ların alçak gönüllülüğünü; gümrük memurlarının dostane, güler yüzlü yaklaşımını konu edelim.

Metro giriş çıkışlarındaki düzeni; kaldırımlardaki, yaya geçişlerindeki muazzam nezaketi; dış ortamda ancak belirli alanlarda izin verilen sigara içimindeki titizliği, gösterilen temizliği; otellerinin gösterişden uzak kalitesini konuşalım.

İnternet hızını, erişim ağının genişliğini; küçük, mütevazi hibrid ya da tam elektrikli araçlarının yaygınlığını; minimal ev düzenlerini, tuvalet hijyenini; geleneksel yaşamlarını sürdürme inatlarını gündeme getirelim.

Son olarak dini inançlarından bahsedelim. Evine konuk olduğunuz insanının dini inancını sorduğunuzda, sorunun yanıtını, o an evde olan en yakın arkadaşının sizinle beraber öğrenmesine şaşar kalırsınız. Duvarda asılı eski saat gibi bir kutudaki pirinç ve süslemeyi tanrı kabul edişini kendi aralarında konu bile etmeyişleri size acayip gelir.

Eh, böylesi garip bir “üst uygarlığın” da, bizim kız üniversiteleri konusundaki kuşkularımızı anlamasını bekleyemezsiniz…



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları