Hırsızsınız, yalancısınız...

16 Mayıs 2019 Perşembe

Ne çok, ne çok insan artık açık açık söylüyor. Hırsızsınız, yalancısınız diyor. Herkes farkında kimin hırsız olduğunun. Herkes biliyor...
Cahiller bilmeyebilir. Çıkar ilişkileri içinde olanlar; biat edip kul olanlar, maaşa bağlananlar, bugüne dek bol bol çıkar sağlamış olanlar “şeyinin şeyine şey olmak” isteyenler, bilseler bile bilmezlikten gelebilir...
İşin tuhafı, gerçek hırsızlar, gerçek yalancılar kendilerinin ne mal olduklarını ve gerçek hırsızın, gerçek yalancının kendileri olduklarını da bal gibi biliyor... Korkmaları bundandır.
Gerçek hırsızlar, hırsız olmayanlara, seçimi alnının teriyle kazananlara “hırsızsın, hırsızsın, hırsızsın” diye bin kez tekrarlarsa, bırakın cahil bıraktıkları, maaşa bağladıkları, çıkar sağladıklarını, kendilerini bile inandırıyorlar... Ya da inandırmış gibi yapıyorlar... Ha bire yalan söylemeleri bundandır. “Seçim neden yenileniyor” sorusuna, 3 yaşındaki çocukları bile kullanıp; “çaldılar” yanıtı verdirenler... “Oyları kim, nasıl, nerede çaldı” sorusunu yanıtsız bırakanlar... Elimizde kanıt ve kayıt var deyip hiçbirini sunamayanlar... Eğer bugün Ekrem İmamoğlu’nun sloganını, düşüncelerini, uygulamalarını kopya ediyorlarsa, kendi yetersizliklerinin, kendi rezil durumlarının da farkındalar demektir. Ama bu farkındalığı yok saymak için her şeyi yapacaklardır. Şiddete sarılmaları bundandır.
“Her şey çok güzel olacak” sloganını yasaklamaları... O sloganı kullanan sanatçıları korkutma çabaları... Söylediklerini beğenmedikleri gazeteci Yavuz Selim Demirağ’ın neredeyse ölesiye dövdürülmesi... İmamoğlu’na destek verdi diye Göknur Damat’ın bıçaklanması... ODTÜ’lü öğrencilere polisin dehşet saçan güç ve şiddet uygulaması... “Trabzonlu isen, Rumsun Yunanlısın” söylemleri... Bunları yapanların asla suçlanmaması, cezalandırılmaması... Her gün bu rezilliklerin yüzlercesiyle yaşıyoruz...

Ne yapmalı?
Özetlemem gerekirse: Şiddete başvuracaklar. Çalmayı sürdürecekler. Yalan söylemeye devam edecekler.. Adaleti, hak, hukuku yok sayacaklar... Daha neler neler neler yapacaklar sırf en büyük kaynaklarını, İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin kasasını terk etmemek için.
Peki biz ne yapacağız? İlk şart: Korkmayacağız...
Konuşacağız. Sinirlenmeden, öfkelenmeden, herkese doğruları anlatacağız. Güler yüzle anlatacağız.
Son zamanlarda çok sık duydum: “Bunlar nasılsa çalacaklar, bırakmazlar”... “Bunlar sonucu garantilemese yeniden seçim yapmazlar”, “Son anda seçimi iptal ederler”, “Görürsün iç savaş çıkaracaklar”... Hayır inanmayın. Bunlar olmayacak.
İlk iş seçmen kayıtlarını denetleyin. Adınızı bulun, silinmediğini denetleyin; yerinize başka isimlerin yazılmadığını görün. (Dedim ya, her şeyi yapacaklar!)
23 Haziran’da hepimiz oyumuzu kullanacağız İstanbul’da. Oyumuza sahip çıkacağız. Sonuna dek sahip çıkacağız. Ve her şey çok güzel olacak..

Yüreğimdekiler
Ah size güzel şeylerden söz etmek isterdim... İstanbul Devlet Opera ve Balesi’nin Leyla Gencer anma konserlerinden... Sacha Goetzel’in BİFO ile vereceği 10. yıl konserinden... Hâlâ aklımdan çıkmayan Venedik Bienali’nin kimi farklı eserlerinden... Ama gelin görün her yer seçim, her yer şiddet, her yer kan ve her yer adaletsizlik...
Bu hafta bir yazıyı internetten bulup okumanızı öneririm:
Fikret İlkiz’in 13 Mayıs 2019 tarihli Bianet’teki, “Füsun Üstel’in Hapisliği ve Utanç” başlıklı yazısı... Memleketi hapishaneye çeviren, Barış Bildirisi’ne imza atan akademisyenleri hapse yollayan, hukuku yok eden bu düzen için, ülkenin hukukçularına ve akademisyenlerine soruyor “Suskunluğunuz nedendir?” https://m.bianet.org/bianet/insanhaklari/ 208404-fusun-ustel-in-hapisligive- utanc
Korkmaya gerek yok. Hâlâ utanç duyabilir ve sesinizi çıkarabilirsiniz.
19 Mayıs’ta Samsun’da olacağım için şimdiden çok heyecanlıyım. Hayır resmi törenlerde değil... “Sokaktaki insanların” arasında; Atatürk’ün omzu başında...



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları