‘Birileri bizi şey ediyor’

28 Mart 2019 Perşembe

Pazar günü belediye seçimleri var. Pazartesi günü 1 Nisan. Bir “eşek şakası” ile karşılaşabiliriz. Siyasal İslamın liderliğinin gerçeklikle bağlarının sık sık koptuğunu biliyoruz. Yine öyle bir andayız. Adeta, bir çocuğun elinden kaçmış uçan balon gibiler. İdeal dünyada böyle tipleri paranoyak-şizofren tanısıyla müşahede altına alırlar. Bizde ise... Neyse, konuyu dağıtmayalım.
Gerçeküstücü ressam Magritt’in “Bu bir pipo değildir” isimli tablosu aklıma geliyor: “Bu yerel seçimler aslında yerel seçimler değil.” Siyasal İslam, sandık başına gidenlerden, belediyelerini yönetecek olanları seçmek için değil, adeta iki varoluşsal konuda tavır almış olmak için oy vermelerini istiyor. Bu konulardan biri bu dünyaya ilişkin, öbürü de öteki... AKP’nin adaylarına oy verenler hem bu dünyada siyasal İslamın (pardon ülkenin diyecektim) “bekasından yana olduklarını” kanıtlayacaklar, hem de “emaneti ehline verip” ahrette rahat edecekler.
“Türkiye çok büyüdü, çok güçlendi, bölgeselin ötesinde küresel oyuncu oldu.” İşte bu yüzden içerde birileri, dışarda birileri ile el birliği yapmış, bu büyüklüğü çekemedikleri için kolları sıvamışlar bizi “şey ediyorlar”. AKP liderliği bu komploya karşı savaşıyor. Muhalefete ise vatan haini olmak ve ahirette hesap vermek düşüyor.
Siyasal İslamın liderliğinin ve onu destekleyen entelijansiyanın gerçeklik algısı işte böyle. Bu ülkenin ve dünyanın gerçekliğinden kopuk, gerçekten bir “beka sorunu yaratmaya” aday bir algı.

Şizofreni, paranoya.. ve şiddet
“Türkiye çok büyüdü, çok güçlendi, bölgeselin ötesinde küresel oyuncu oldu.” Bu işin şizofren kısmı. Birileri tüm AKP karşıtı güçleri bir araya getirerek, bir cephe yaratarak, Türkiye’nin “işte bu oyuncu rolünü sınırlamak” istiyorlar. Bu da paranoya kısmı.
“Türkiye çok büyüdü, çok güçlendi...” Ancak ekonomi resesyonda, işsizlik hızlanarak artıyor, ihracat yüzde 60 oranında ithalata bağımlı, TL yabancı paralar karşısında değer kaybediyor, Merkez Bankası’nın rezervleri hızla eriyor. Siyasal İslamın liderliği ve entelijansiyası, bunları yok sayarak kafasının içindeki, kurmaca dünyanın içinde yaşamayı seçiyor. Gerçekliğin bir bileşeni daha var: Türkiye ekonomisi, günlük döviz işlemlerinin hacmi de 5.3 trilyon dolara ulaşan bir kapitalist dünya ekonomisinin parçasıdır. Spekülatif sermaye hareketleri de oyunun kurallarından biri. Siz bunları unutarak, “ben sizden hesap soracağım” gibi hezeyanlarla sarsılır, sermaye hareketlerini ekonomi dışı yollarla engellemeye kalkarsanız, bu kuralların içinde yaşayanlar da, örneğin bir Commerzbank analisti gibi, “Korkunun egemen olduğu piyasaya kim yatırım yapmak ister” deyiverirler.
Uluslararası jeopolitik tartışmalarında Türkiye’nin adının sık geçmeye başlamasının ardında da “bölgeselin ötesinde küresel oyuncu” olmak değil, başka bir şey yatıyor. AKP’nin, Suriye macerasının sonuçları, Rus uçağını düşürdükten sonra atılan taklalar, “Kürt sorunu”nun çıkmaza sokulması, AB olmayınca, ABD’ye, FETÖ fiyaskosundan sonra da Rusya ve Çin tarafına yamanma çabaları, Türkiye’nin, büyük güçler arasındaki nüfuz alanı paylaşım çabalarının hedefi olarak konuşulduğunu gösteriyor. Siyasal İslamın liderliğinin abuk sabuk çıkışları da bu konuşmaların tonunu belirliyor.
Aklındaki realitenin içindeki arzuları, dışardaki realitenin duvarına çarpınca, “hastamız” ortaya çıkan durum karşısında sorumluluk almak yerine, arzularını hep birilerinin engellediğine, kendisine bir şeyler yapmaya çalıştığına inanıyor. Bu inanç, kendisini şey ettiğine inandığı “adamın arkasındaki” adama, “üst akla” karşı giderek artan bir öfkeye, bu öfke de şiddete yol açıyor.
Bu nedenledir ki hem “içerde” hem de “dışarda”, “hastamızın” ciddi bir tehlike oluşturmaya başladığına inananların sayısı artıyor. Türkiye, “aslında başka bir şey olan yerel seçimlere” bu marazi durum içinde, oy verme sürecinde ya da ertesinde, “hastamızdan” kaynaklanacak bir öfke ve şiddet patlamasının hedefi olma tehlikesiyle gidiyor.



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları