Enver Aysever

Erdoğan ve Kılıçdaroğlu için seçimden fazlası!

27 Mart 2019 Çarşamba

Baştan beri yazdım: “Bu seçim RTE için güvenoyu niteliği taşımaktadır” diye. Muhalefetin “yerel yönetici seçiyoruz” söylemi doğru değildir. Türkiye’de düzen değişti, Meclis ortadan kalktı, atamayla bakanlar saptanıyor ve sadece saraya karşı sorumlu bu kişiler. Denetleme yetkisi elinden alınan Meclis işlevini yitirince, sandık ayrıca önemli hale geldi. Dahası, bu seçim Kılıçdaroğlu için de son şanstır. Alınacak herhangi başarısız sonuç, muhtemelen siyasal yaşamının sonu olur.

İdeolojik sorun
Seçim, iki lider için açık güvenoyu niteliği taşımakta. Akşener/Bahçeli ancak bu iki lider varsa denklemde anlamlı yer ediniyor. Biri değişirse, onların da yeni konumu belli olur. Yalnız şunu söylemeliyim ki milliyetçi partinin (bence tek partidir onlar) iki başkanı, toplumsal karşılıklarından çok öte başarı kazandılar. Tehlikeli milliyetçi dil siyasetin tamamına egemen oldu. Bazı şehirlerde kim kimin adayı anlamak hayli güç! Herkes ülkücü selamı veriyor, ölüm yıldönümünde Muhsin Yazıcıoğlu’na övgüde sınır tanımadı liderler/adaylar!
Şu halde, kim kazanırsa kazansın, önümüzdeki süreç bu milliyetçi dilin, tavrın doğuracağı sonuçlarla biçimlenecek siyaset. Kürt meselesi, Suriyeli göçmenlerin durumu, iktisadi krizin derinleşmesiyle büyüyecek. Daha otoriter, baskıcı günler gelecek. Milliyetçilerin zafer kanıtı, idam tartışmasıdır. Kılıçdaroğlu dolduruşa gelip “getirin dokunulmazlığı kaldıralım” dedi, vekilini aylarca içerde tuttular. Yine “beni asacaklarmış, getirin öneriyi ben de olumlu oy kullanacağım” diyor. Siyaset ilkeler üzerinden yapılmazsa, sonucu vahim olur. Türkiye ilkel idam uygulamasını uzlaşı ile aştı, şimdi üç beş oy (!) için bu resti görmenin anlamı nedir?
Seçimin bir diğer önemli kazananı da “siyasal İslam” oldu. İkinci sıraya koymamın nedeni şu; toplum çok zamandır din tacirleriyle uyuşmuştu, milliyetçilik buna can suyu oldu. İkisi paket olarak sunuldu. İkinci diyorum ama esas zafer elbette İslamcıların. Bu berbat düzende bile, toplumun karşısına en azından iki seçenek konabilirdi. ABD başkanlık sisteminin kötü kopyası olsa da, en azından terazinin bir kefesinde sol bulunabilirdi, olmadı. Diyeceğim; seçim farklı tonlarda milliyetçiler, İslamcılar arasında geçiyor ülke genelinde. İtiraz edenler de “şimdi sırası mı?” diye tersleniyor!

Seçim güvenliği
Devletin tüm organları artık bir partiye bağlı olduğundan seçim güvenliği gerçek sorundur. İnsanların sandıktan soğuması için çok gerekçe sayılabilir, seçim güvenliği meselesi ilk sıradadır. İktidar “seçimi öyle ya da böyle AKP kazanır” fikrinin yerleşmesinden memnun, seçmen davranışı bu açıdan da düşünülmeli. “Ne yapsak bunlar iktidarı devretmez” inancını yıkacak hangi karşı sav öne sürebildi muhalefet?
Seçimin yerel olması, bölgesel çıkar çevrelerinin görece etkisini açığa çıkaracaktır. Belli ki sandık güvenliğini her yöre insanı, kendi olanaklarıyla sağlayacak. Hukuk olmayınca kaba kuvvet yerini alıyor. Ancak, büyükşehirlerin el değiştirmesi pek kolay olacağa benzemiyor. Sandıktan çıkmanın da yetmeyeceği seçim bu! Önce RTE, ardından Soylu bu konuda net konuştu.

Demokrasi inancı
Seçimi sandıkta kazanıp, masada yitirmek istemeyen seçmen için ikna edici açıklama yapılmalı. Seçimi kazanmak için çabalamak, hem de oyları çaldırmamak güç iş, kabul. AKP’yi bu derece pervasız hale getiren maalesef muhalefetin yapısı! Kendini sahipsiz hisseden kişi, aidiyet duygusunu, demokrasi inancını yitirir.
Gerçi “temsili” deniyor ama bizimki “göstermelik” demokrasi.



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

İflas 25 Mart 2021

Günün Köşe Yazıları