Hikmet Altınkaynak

Her yerde şiir var

29 Kasım 2018 Perşembe

Geçen hafta iki sergi gezdim, resimleri şiirin büyülü yolculuğunda iç içe gördüm. Bugün de yine iki sergi açılışına katılacağım, edebiyatın ışığında şiir yolculuğumu sürdüreceğim.
Birkaç yazımda değindim; 21. yüzyıl, şiir yüzyılı olsun, olması gerekir, dedim! 20. yüzyıl savaşlar yüzyılıydı çünkü.

İlhan Berk 100 Yaşında
İlkin Yapı Kredi Kültür Merkezi’nde ‘Şiir her yerdedir’ İlhan Berk 100 Yaşında” başlıklı sergiyi gördüm, kataloğunu (YKY) okudum. Sergide İlhan Berk’in 25 şiir kitabı, resimleri, her kitap için bir edebiyatçının yazdığı kısa notları ile defterleri, kütüphanesi… sergileniyor. Bunların dökümü ve sergi üzerine yapılan sempozyumun bildirileri de katalogda yer alıyor. Sergi küratörü Dr. Necmi Sönmez, 1983’ten beri çektiği, biriktirdiği belgeleri, fotoğrafları da bu sergide sunuyor.
İlhan Berk, Cumhuriyet döneminde çağdaş şiirin geçirdiği tüm evreleri fazlasıyla şiirinde yaşatan bir şair. Hep arayıştan, yenilikten yanaydı, ona ‘şiirin uçbeyi’ dendi. Şiirini sürekli geliştirdi. Bunu yaparken de özellikle Batı şiirinden etkilendi. Bu nedenle de kendi “Ben, dünyanın en borçlu şairiyim” sözünü sıkça kullandı. Yazmanın cehennem, resim yapmanın mutluluk getirdiğini savundu. İkisini birlikte sürdürdü. “Resimle benim ilişkim bir çeşit aşk ilişkisidir./Resim benim bir parçamdır” dedi.
Onun İstanbul (1947) adlı kitabındaki “İstanbul” şiirini, modern şiiri için başlangıç sayılan “Saint Antuan’ın Güvercinleri” başlıklı şiirinden daha çok severim. Çünkü İstanbul’un öteki yüzünü anlatır. Şiirde, sabah Galata Köprüsü’nün açılmasını seyreden şair, “Dünyada işlerine giden insanları görmek kadar güzel bir şey yoktur” der. Şöyle başlar:
“İşte kurşun kubbeler şehri İstanbul’dasın / Havada kaçan bulutların hışırtısı / Karaköy çarşısından geçen tramvayların /camlarına yağmur yağıyor / Yenicami Süleymaniye arkalarını kirli bir göğe vermişler / Hiç kımıldamıyorlar / Ayasofya elleriyle yüzünü kapamış bütün iştahıyla ağlıyor.”

‘Uçup gitti kimin aklına gelirdi’
Gördüğüm ikinci sergi, Yeşim Ağaoğlu’nun “Uçup gitti kimin aklına gelirdi” adını taşıyor. Ağaoğlu, şair, yerleştirme, video, fotoğraf sanatçısı. 10 şiir kitabı var. Goya’ya hayranlığı nedeniyle 1987’de “Goya” başlıklı bir şiir yazıyor. Daha sonraki yıllarda Goya’nın Kapriçyolar ve Savaşın Felaketleri serisindeki gravürlerini görüyor ve yalnızca bunlara verdiği isimleri kullanarak 21 şiir yazıyor. Bu şiirlerden birini sanatçı, sergi mekânı Galata / Rum İlkokulu Kütüphanesi’nin iki penceresine yazıyor. Böylece 21 şiir ve farklı iki tablo çıkıyor ortaya. Sanatçı, bu şiiri iki büyük pencerenin bölümlenmiş 18 parçasına saydam asetata farklı renk, kaligrafi ve punto olarak yerleştiriyor. İki pencerede bir şiir! Dışarıdan güneş ışığının vurmasıyla şiirle grafik yapının iç içeliği bu pencereleri şiirli bir vitraya dönüştürüyor.
Prof. Dr. Burcu Pelvanoğlu, sergide yaptığı konuşmada, Goya’nın yaşamına/ yaratıcılığına değiniyor, Yeşim Ağaoğlu’na da ondan “gece, yarasalar, ölüm, savaş” gibi temaların çokça geçtiğini vurguluyor.

Mehmet Kıyat’ın şiirleriyle resimler
Bugün göreceğim iki sergi ise, Nişantaşı/ Doku Sanat Galerisi’nde açılacak. Sahibi şair, ressam Mehmet Kıyat. 45 şiir kitabı var. Kıyat, galerisinde sergilediği her sergi broşürünün arka sayfasını kendi şiirlerine ayırır. Bugün de saat 18.00’dA Alp Bartu ile Hasan Taşdemir’in resim sergilerinin açılışı var. İki broşürde de birer şiiri yer alıyor. Şiirleri okudum. Geçen yıl temmuz ayında Bodrum’da yazılan iki şiir: “Emeğe sığınmak”, “Dağıtım yüceliklerinde” adlarını taşıyor.
Gördüğünüz gibi her yerde şiir var! Ne güzel! Ben de sizlere ressam şairleri, şair ressamları ve yapıtlarını okuyacağınız, göreceğiniz, İlhan Berk’i de “Kurşun kubbeler şehri İstanbul” dizesiyle anımsayacağınız bir güzel hafta diliyorum.  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Okullar tatildeyken... 26 Ocak 2023

Günün Köşe Yazıları