Barış Terkoğlu

İsmail Kahraman’ın yanıt vermediği soru

26 Kasım 2018 Pazartesi

Gerçek, nadiren saftır fakat asla basit değildir” diyor ya Oscar Wilde. Sanırım çözüyoruz. Son yazım üzerine eski Meclis Başkanı İsmail Kahraman bir açıklama yaptı. Bir süredir Mehmet Akif’i gündeme getiren siyasetçilerin samimiyetsizliğini anlatıyordum. Asıl tartışma ise Milli Türk Talebe Birliği’nin (MTTB) İsmail Kahraman’dan önceki başkanı Rasim Cinisli’nin anılarıyla koptu. Cinisli, harap halde yaşayan Akif’in oğlu Emin Ersoy’u alıp, 1966’da MTTB’de bir odaya yerleştiriyordu. Ancak Cinisli’nin görevi bırakmasıyla her şey değişiyordu. Anılarından aktaralım:
Emin Bey, ben askerdeyken adresimi nereden bulduysa bir mektup yazmıştı. Benden sonra MTTB’den kovulduğunu, perişanlık içinde olduğunu ve beni çok özlediğini ifade ediyordu. Maalesef birkaç ay sonra da Tophane’de bir kış günü, açık bir kamyonun karoserinde donmuş olarak bulundu.
Gelelim açıklamaya…
Kahraman, Ersoy’un MTTB’den kovulduğunu reddetmiyor. Ancak kendi sorumluluğu olduğu yönündeki ithamı “Vefat tarihi 24 Ocak 1967’dir. Ben ise bu tarihten bir buçuk ay sonra 11 Mart 1967’de Milli Türk Talebe Birliği Genel Başkanlığı’na seçildim” ifadeleriyle yanıtlıyor. “28 Kasım 1966 ile 11 Mart 1967 tarihleri arasındaki MTTB’nin yönetimi, Genel Kurul Kararı ile Mehmet Niyazi Özdemir başkanlığındaki divan heyetine verilmişti” hatırlatmasında bulunuyor.
Gerçekten de MTTB’de 3 buçuk aylık bir yönetim kesintisi var. Başkanlığı, seçim tamamlanana kadar divan heyetindeki Özdemir temsil ediyor. Ancak bu dönemin Kahraman’la anılmasının nedeni başka. Cinisli’den sonra “geçici yönetimdeki” Özdemir değil, İsmail Kahraman egemenliği var. Hem geçici Başkan Özdemir, hem kaynak verdiğimiz önceki başkan Rasim Cinisli, hatta Alparslan Türkeş dahi İsmail Kahraman’ı destekliyor. Ersoy’un kovulması işte bu nedenle Kahraman’a soruluyor.

Cinisli: Açık konuşsun
Gelelim ikinci konuya.
Kahraman “Referans alınan kitabın içerdiği bilgiler, kötü niyetli olmasa da bir yanlış hatırlamanın veya yazılanları yanlış yorumlamanın ürünü olarak tarihler ve olaylara ilişkin birtakım çelişkileri barındırmaktadır” ifadelerini kullanıyor. Mehmet Niyazi Özdemir için “Ben ve hatırat yazarı da dahil olmak üzere hepimizin üzerinde çok emeği olan, manevi ve milli noktalarda hassasiyetimizin çok üzerinde insani ve İslami bir duruşu olan önemli bir mütefekkir” tanımını yaptıktan sonra şöyle göndermede bulunuyor: “Haysiyetli ve şerefli kişiler, diğer insanların şeref ve haysiyetine de saygı duymalıdırlar; tabii, insanlık vasıflarına sahip iseler.
Açıklamadan sonra aradığım Rasim Cinisli net bir yanıt verdi:
Ben kimseyi suçlamadım, olayı kınadım. Olay varsa müsebbibi utansın. İmalı sözleri önüne perde yapan adamlardan değilim. Açık bir insanım. Kitabımda olayları anlattım. Eğer aktardığım olgular gerçekte yoksa bütün suçlamaları kabul ederim. Olay var mı yok mu? Mert olmak lazım. Yüze karşı başka gıyapta başka olan insanlardan değilim. Beni hedefleyen bir babayiğit varsa açık konuşsun.

Sebilürreşad: Hiçbir adım atmadı
İsmail Kahraman, Akif’e vefasızlık eleştirilerine de şöyle yanıt veriyor: “Kültür Bakanı olduğum dönemde ‘Manevi Önderler, Millî Kahramanlar’ adı altındaki çalışmalarımdan birisi de değerli sinemacı Mesut Uçakanın yönettiği ‘Mehmet Akif’ filmidir. Mehmet Akif ve hatırasına saygı duymak ve gereğini yapmak hepimizin boyun borcudur.
Sebilürreşad’a “Kahraman gereğini yapıyor mu” diye sorunca derginin Basın ve Halkla İlişkiler Müşavirliği adına net bir yanıt geldi:
Sayın İsmail Kahraman’a milli şairimizin ailesi adına Selma Ersoy Hanımefendi ve Sebilürreşad Yayın Kurulu Başkanımız Genel Yayın Yönetmenimiz ve yazı heyetimizle birlikte iki defa randevu alarak ziyarette bulunduk.
Ziyarette kendisi Mehmet Akif Merhum için büyük dava adamı’ ifadesini kullanmıştır. Zaten heyetimiz onun Akif’e hürmetkâr bir şahsiyet olduğundan bahisle ziyarette bulunmuş ve iki hususta Akif Bey’in ailesi talepte bulunmuştur.
1. 20 Aralık Mehmet Akif Bey’in doğum günü 27 Aralık ise vefat günüdür. Bu bir haftalık zamanın ‘Mehmet Akif Ersoy’u Anma haftası’ olarak karar alınması,
2. İstiklal Marşımızın resmi kabul günü olan 12 Mart haftasında TBMM’de ‘İstiklal Haftası’ münasebetiyle bir özel oturum irad edilmesi, bu oturuma Mehmet Akif Bey’in ailesinin misafir locasında izlemesi için davette bulunulması,
3. Bu çalışmaların TBMM himayesinde gerçekleştirilmesini arz ve talep etmiştir.
4. Kendilerine, halen Mehmet Akif Ersoy’un vefat günü olan 27 Aralık’ta mezarı başındaki anma merasiminin il müdürlüğü düzeyinde yönetilmesinin abes durumu anlatılmış ve TBMM Başkanı sıfatıyla bu merasime katılması için davet edilmiştir.
Sayın TBMM Eski Başkanı, ‘Büyük insanların doğum günlerinde anılmasının bir gelenek olduğunu’ ifade ederek teklife olumlu yaklaştığını beyan ettiği halde bu kadar iyi niyetli ve meşru bir taleple ilgili hiçbir adım atmamış, mezarı başındaki anma programına katılmamış, ailesince Ankara’da düzenlenecek İstiklal programına da katılmayacağını hemen beyan etmiştir. Durum bundan ibarettir.
Kahraman’ın açıklaması ve yanıtlar böyle…
İstiklal Marşı şairinin oğlunun MTTB’den kovulduğu gerçeği artık yadsınamaz olduğuna göre, döneminin en hâkim aktörü Kahraman’a soralım:
Emin Ersoy’u MTTB’den kim kovdu?
Tabii İstiklal Marşı’nın kabulü nedeniyle eski başkanlar döneminde düzenlenen törenlerin nereye kaybolduğunu da, kendisinin 12 Mart’larda nerede olduğunu da, Burdur’da Akif Müzesi boşaltılırken haberi olduğu halde sessiz kalmasının sırrını da bu sırada anlatabilir.



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları