Yoldaş fabrika senin

Çin’e iki kez gittim. Biri Süleyman Demirel’in cumhurbaşkanlığı döneminde resmi geziyle, diğeri sırt çantasıyla görüp, inceleyip, yazmak için.1.4 milyar nüfuslu ülkenin pek çok şeyi dünyanın öteki coğrafyalarından farklı. Bunu onlar da biliyor, biraz meraklı sorduğunuzda ayrıntıya girmiyorlar, “Çin tipi” deyip geçiyorlar.

Yayınlanma: 13.03.2020 - 06:00
Yoldaş fabrika senin
Abone Ol google-news

Çin’in Sincan Uygur Özerk Bölgesi’nin başkenti Urumçi’deyiz. 2 bin 500 kilometre ile dünyanın denize en uzak başkenti Urumçi’nin Uygurcadaki anlamı şu: Şirin otlak.

Urumçi’nin biraz dışındaki Sincan Bir Numaralı Petrol Borusu Fabrikası’ndayız. Girişte bizi fabrikanın sahibi Ye Zhanlin karşıladı. Zayıf mı zayıf. Belinde 10’dan fazla anahtar var. Her biri bir bölümünmüş, yanından ayırmıyormuş. Fabrika 1958’de kurulmuş. Bizi fabrikanın sahibi olarak karşılayan Zhanlin buraya 1972’de tamirci olarak girmiş, sonra şoförlüğe geçmiş. Ardından kursa gitmiş teknisyen olmuş. 1978’deki reformlardan sonra ekonomi eğitimi almış. Zahnlin sonrasını şöyle anlattı: “1984’te bana patronluk görevi verdiler.”

Bu konulara girinceye dek sohbet ilerlediği için takıldım:

“Yani yoldaş fabrika senin dediler...”

Gülümseyerek devam etti:

“Maaşım 660 yuan... Fabrikanın kârından da yüzde 15 pay alıyorum. Bütün sorumluluk benim...”

Zhanlin patronluğunun ilk yıllarından bir anısını anlattı:

“Amerikalılar fabrikamızı görmek istedi. Sevindik. Borularımızı çok kaliteli buldular. Biz de yeni pazar bulmanın heyecan içindeyiz. Yüksek alım yapacakları için pazarlık yaptılar. Biz de fiyatı biraz daha düşürdük. İşlemler bitti, ürünü teslim ettikten sonra anladık ki, borular Çin’in doğusunda yine bize satmışlar!”

Zhanlin doğal olarak Çin Komünist Partisi (ÇKP) üyesi.

ÇKP’NİN İŞLEVLERİNDEN BİRİ: PATRON YETİŞTİRMEK 

Zhanlin’den gördüğümüz Çin tipi patronun öteki kentlerde de çok sayıda olduğunu öğrendik. Çin’in en büyük şehri Şanghay’ın bir özelliği de ÇKP’nin kurulduğu yer olması. 1921’de kurulan ÇKP’nin Şanghay’da ilk kongresinin yapıldığı Vangzi Caddesi 106’daki bu yer şimdi müze. ÇKP’nin kuruluşu ve Çin’in geçirdiği evreler yıl yıl anlatılıyor. 

En büyük fotoğraf 1 Ekim 1949’da Çin iç savaşını kazanıp Çin Halk Cumhuriyeti’ni kuran Mao Zedung’un. Onu 1978’de bugünkü Çin’e gelişin reformlarını yapan Deng Siaoping izliyor. 

Burada bize rehberlik edenler de ÇKP’deki değişimi şöyle özetlediler:

“Parti binalarımızda eğitim de veriyoruz. Okul gibi. Patron yetiştiren bölümlerimiz de var. Burada dünyadaki piyasa ekonomisini anlatıp, ardından sosyalist piyasa ekonomisini öğretiyoruz.”

Rehberimiz Wu, bunun sosyalizmle çelişen bir yanı olmadığını şöyle izah etti:

“Hepimizin refaha kavuşması için bir kısmımızın daha zengin olması gerekiyor.”

Mao’nun şu sözü burada anlatılan değişime uyuyordu:

“Kedinin rengi önemli değildir. Asıl olan fareyi tutmasıdır.”

ÇİN MİLYARDER SAYISINDA İLK KEZ ABD’Yİ GEÇTİ

Forbes her yıl “küresel dolar milyarderleri” listesi açıklıyor. Bu listede birinci sırada hep ABD olurdu. 2019 yılında ilk kez Çin ABD’yi geçti. 2020 yılı başında yapılan açıklamaya göre, Çin son 12 ayda 182 yeni dolar milyarderi yetiştirdi. ABD ise 59. Böylece Çin’in toplam milyarder sayısı 799 oldu. ABD 629’da kaldı. Dünyadaki toplam dolar milyarderi sayısı 2 bin 816. Yarısı Çin ve ABD’nin. Son 5 yıldır da dünyada en çok dolar milyarderinin yaşadığı şehir Pekin.

Çin’in bu deneyimi yaygın olarak bilinen sosyalizmle ne kadar örtüşüyor?

Çinliler bunun yanıtını da şöyle veriyor:

“Çin tipi sosyalizm.”

Bunun anlatımını Kamil Erdoğdu’nun yazısında bulacaksınız. Önümüzdeki günlerde yazı dizisinin ana konularını içeren görüşlerini aktaracağımız Prof. Bilsay Kuruç, Çin’in sermaye küreselleşmesine karşı çıkmak yerine, “üretim üssünüz ben olurum” yaklaşımını seçtiğini savunuyor. Çin’in küreselleşmenin getirdiği olumsuzluklara bir anlamda ortak olduğuna dikkat çekiyor.

Rusya’da ana muhalefet: Komünist Parti!

Rusya’ya bir kez Sovyetler Birliği dağılmadan, üç kez de dağıldıktan sonra gittim. Sovyetler Birliği’nin son Devlet Başkanı Mihail Sergeyeviç Gorbaçov 1985’te Sovyetler Birliği Komünist Partisi (SBKP) Genel Sekreterliği’ne geldikten sonra iki sözcükle dünyayı heyecanlandırdı:

Perestroyka (yeniden yapılanma), Glasnost (açıklık).

Bu politika soğuk savaşı bitirdi. Gorbaçov 1990’da Nobel Barış Ödülü’nü de aldı. Ertesi yıl da Sovyetler Birliği dağıldı. Gorbaçov bugün “hakkında en çok kitap yazılan 100 kişi” arasında. 

Sovyetler’in çökmesi beraberinde dünyada en çok tartışılan sosyalist deneyimin sona ermesi anlamına geliyordu. Bugün Rusya’da Putin’in partisi Birleşik Rusya oyların yüzde 50 kadarını alıp birinci parti olurken, onu çoğunlukla Rusya Komünist Partisi izliyor. 

POLİTEKNİK MÜZESİ’DE MÜZELİK OLAN SOSYAL DEVLET 

Kapitalist sistemle hızlı tanışan Ruslar, Çarlık dönemindeki zenginleri aratmayacak yaşam biçimlerini de sevdiler. Bugün dünyadaki en zengin 10 spor kulübünden 3’ünün sahibi Rus. Putin, bu hızlı zenginlerin çoğunu kendi yöntemleriyle “hizaya getirdi”. Onlarla ilgili Moskova’da dinlediğim bir fıkra şöyleydi:

Moskova’da yeni açılan lüks araç galerinin müşterisi yeni zengin Rus, son model arabayı aldıktan iki gün sonra geri gelmiş, “Bunu al, bana yenisini ver” demiş. Galeri sahibi telaşlanmış, “Bir sorun mu var” diye sormuş. “Hayır” demiş, “Aksine çok sevdim ama, kül tablası doldu!”

Moskova’daki Politeknik Müzesi, Rusya’nın geçen yüzyıldan bu yana yaşadığı teknolojik evreleri anlatıyor. Uzaya 12 Nisan 1961’de ilk çıkan insan  Yuri Gagarin en başta. Devamında sağlık alanında yapılanlar var. Sovyetler döneminde 7 yaşındaki bir kişinin gözlerinin hangi yıl ne durumda olacağını yanılgısız ortaya çıkaran teknolojiye ulaşılmış. Ancak gözlükler tek tip. Kişinin göz sağlığını sonuna kadar düşünmüşler, o kişinin daha farklı bir gözlük takmak isteyebileceğini düşünmemişler. Sovyetler’in yıkılmasına, değişim dönemine, Rusya’nın yeniden ayağa kalkmasına Moskova’da tanıklık eden, bunun üzerine kitaplar yazan Cenk Başlamış, bugün Rusya’yı yöneten Putin’i, “devletçi ve milliyetçi” olarak tanımlıyor. 

RUSYA’DA KOMÜNİST KALMAZSA KİMSE ŞAŞIRMASIN, KOMÜNİZMDEN SONRA PUTİNİZM

Cenk Başlamış 

Bundan birkaç yıl önce, hem de tam Ekim Devrimi’nin 100. yıldönümünden 24 saat önce Rusya’nın başkenti Moskova’nın sokaklarında dolaşırken çok değil, 30 yıldan az bir süre önce bu ülkenin Komünist Parti tarafından yönetildiğine inanamıyor insan.

Toptan bir yenilenme yaşanmış kentin, özellikle merkezindeki semtlerin Avrupa şehirlerinden hiçbir farkı yok. Işıl ışıl binalar, Türkiye’de çok ender görebileceğimiz lüks arabalar ve üzerlerindeki markalı giysileri “göstere göstere” taşıyan insanlar, kapitalizmin sadece bir çeyrek asırda eski ideolojiyi nasıl yerle bir ettiğini kanıtlıyor.

Peki, ne oldu da tarih için bir an sayılabilecek sürede Komünist Parti’nin sadece adı kalabildi?

Sovyetler Birliği’nin 1991 yılının sonunda dağılmasının ardından yeni rejim geçmişin tüm günahını komünistlerin üzerine yıktı. Özellikle 1980’lerin ikinci yarısındaki güç yaşam koşullarını unutmayan halk da bu suçlamaya sahip çıktı. 1991 yılından 2020’ye, sadece bir kez, 1996 yılındaki başkanlık seçimlerinde komünist bir devlet başkanı seçilme olasılığı doğdu ama Kremlin’in güçlü propaganda makinesi buna izin vermedi.

Aslında, Boris Yeltsin’in iktidarda bulunduğu 1990’lı yıllarda yaşanan kaos, komünistler için bir fırsat yarattı. Fakat parti ne kendini yenileyebildi ne de yeni Rusya’da halkın taleplerini anlayabildi. Tabii, bu noktada asıl sorumlunun, 1990’ların başından beri partinin lideri olan Gennadiy Züganov olduğunu söylemek gerekiyor. 

MAJESTELERİNİN MUHALEFETİ

Girdiği bütün başkanlık seçimlerinde yenilgi üstüne yenilgi alan, 2004 başkanlık seçimlerine -artık herhalde utandığı için- katılmayan Züganov kelimenin tam anlamıyla koltuğuna yapışmış durumda. Adı “muhalefet lideri” olsa da Züganov sadece “majestelerinin muhalefeti” görevini yerine getiriyor. Kremlin’in bir koltuk değneği “sağcı” Vladimir Jirinovski ise diğeri de “solcu” Züganov.

Gerçekte Züganov’un ve partisinin sadece adı “komünist”, solla, hatta sosyal demokrasiyle bile bir ilişkisi yok. Bu yüzde Komünist Parti hiç yeni seçmen kazanamıyor, sadık yaşlı seçmenleri hayata veda ettikçe oyları sürekli eriyor. 2016’da yapılan parlamento seçimlerinde partinin aldığı oy oranı sadece yüzde 13 civarında.

Yeltsin’in ardından 2000 yılında Vladimir Putin’in iktidara gelmesini de komünistler fırsata çeviremedi. Doğru, yeni lider döneminde Rusya’da ve uluslararası alanda “Putinizm” rüzgârı esmeye başladı ama gerçekte Putin’in hangi ideolojiyi savunduğu, daha doğrusu bir ideolojisi bulunup bulunmadığı çok kuşkulu. Putin’e illa bir ideolojik etiket yapıştırılacaksa, devletçi ve milliyetçi olduğu söylenebilir, daha fazlası değil.

YOLCULAR GİTTİĞİMİZİ SANSIN!

Rusya Komünist Partisi gerçekten iktidara talip olsaydı, geçmişin özeleştirisini yapar, kendini yeniler, değişen çağda halkın değişen isteklerini anlamaya çalışır, ortadaki ideolojik boşluğu kolayca doldurabilirdi.

Tabii, bu noktada bir parantez açarak Kremlin’in her türlü muhalefet hareketini başlamadan ezdiği tespitini yapmamak da haksızlık olur.

Leonid Brejnev döneminin meşhur fıkrasıdır:

İçinde bulunduğu tren bozulunca Brejnev emir verir: Hemen tüm görevliler aşağı insin ve treni sallasın. Gitmesek bile yolcular gittiğimizi sansın!

İşte, 2020 yılında Rusya’da Komünist Parti’nin muhalefeti de buna benziyor.

Sözün özü, başlıktaki “Rusya’da komünist kalmadı!” ifadesi elbette abartılı ama bu gidişle kalmazsa kimse şaşırmamalı.

ÇİN’E ÖZGÜ SOSYALİZM: ÖNCE YAŞAMA HAKKI

Kamil Erdoğdu

CRI Türk Haber Müdürü

Yaklaşık 30 yıldır ABD Dışişleri Bakanlığı her yıl “Ülkelerin İnsan Hakları Durumu” başlıklı belge yayımlayarak hedefindeki ülkelerin insan hakları uygulamalarını eleştirir. Çin Dışişleri Bakanlığı da ertesi gün tamamen Amerikan kaynaklarından alınan bilgilere dayanarak “ABD’nin İnsan Hakları Sicili” başlıklı rapor yayımlar. Bunlardan birinde ABD’de kış aylarında sokakta donarak ölenlere dikkat çekilmişti. Çin’de ise daha sert soğuklara rağmen sokakta donarak ölene rastlanmadığı anlatılmıştı. Çinli yetkililer, “en önemli insan hakkı insanın yaşama hakkıdır” ifadesini sık kullanır ve bunun sosyalizmin başarısı olduğunu vurgular.

MARKSİZMİN YERELLEŞMESİ

Çin’deki uygulamalar “Çin’e özgü sosyalizm” olarak niteleniyor. “Çin’e özgü sosyalizm” 1970’lerin sonunda reform ve dışa açılma uygulamalarıyla başlatılan bir sürecin tanımlamasıdır. Çekirdeği Mao Zedong olan ilk kuşak liderlik buna Cumhurbaşkanı Xi Jinping’in ifadesiyle “paha biçilmez” tecrübe, teorik birikim ve maddi altyapı sağladı. Hedef ise orta halli refah toplumunu gerçekleştirmek, sosyalist modernleştirmeyi hızlandırmak ve Çin milletinin yeniden büyük kalkınışını gerçekleştirmek olarak özetleniyor. Xi Jinping’in özetlemesine göre “Çin’e özgü sosyalizm”, uygulama, teori ve sistemin bütünüdür. Başarılı olan uygulamalar teoriye dönüşür, doğru teori de yeni uygulamalara rehberlik eder, aynı zamanda uygulamada başarılı sonuçlar getirmiş olan politikalar da hiç vakit kaybetmeden parti ve devletin sistemi haline getirilir. Xi, “Çin’e özgü sosyalizm teorisi Marksizmin Çin’deki yerelleşmesinin en yeni sonucudur” diyor.

Marksizmin Çin bağlamına uyarlanması ilk kez Çin Komünist Partisi’nin 1938’de Yan’an’da toplanan 6. Merkez Komitesi Genel Kurultayı’nda Mao Zedong tarafından dile getirildi. Günümüze kadar insanların temel kaygılarına yanıt vermenin ana yöntemi olarak kullanıldı.

TEK PARTİ SİSTEMİ YANILGISI

Çin’deki sistemi anlatırken “tek parti sistemi” tanımlaması dile getirilen en yaygın yanlışlardan biri. Çin’in temel sistemi “Çin Komünist Partisi (ÇKP) liderliğinde çok partili danışma sistemidir.” Ülkede ÇKP dışında 8 parti daha var ve “demokratik partiler” olarak adlandırılan bu partiler siyasetlerin oluşturulmasına, tartışmalara katılır, eleştirilerde bulunur. Her yıl Mart’ta Çin Ulusal Halk Meclisi Yıllık Toplantısı’na eşzamanlı olarak Çin Halk Siyasi Danışma Konferansı düzenlenir.

Çin solu sadece sistem açısından değil, günlük siyasetler olarak da farklı konuları tartışmaya başladı. Kuşak ve Yol İnisiyatifi, uzayın barışçı amaçlarla kullanımı, yapay zekâ bunlardan bazıları... Kuşak ve Yol İnisiyatifi denen ve Çin’in Asya’dan Avrupa’ya uzanan eski ticaret yolunu yeniden canlandırma çabası, büyük bir ekonomik sonuç doğurma potansiyeline sahip. 

Projenin, ekonomileri 21 trilyon dolara ulaşan kuşak güzergâhı üzerindeki 65 ülkenin ekonomik ve kültürel hayatına canlılık kazandırması bekleniyor. 4.4 milyar insana ve dünya ekonomisinin yaklaşık yüzde 63’üne dokunma potansiyeli ile “Bir Kuşak Bir Yol” projesinin değerinin 1.4 trilyon dolar olacağı tahmin ediliyor.

Çin, bilimde de Batı ile arasındaki farkı kapatmaya yoğunlaştı. Yayımlanmış uluslararası makale ve patent sayısı açısından ilk sıraya yerleşti. Yapay zekâyı geliştirme konusundaki adımlar Batı ile ideolojik mücadelenin yansıması görülebilir. Çinli bilim adamlarının çalışmaları yoksullukla mücadele ve daha iyi bir yaşam kurmaya odaklandı. Hatta Çin’in bu konuda gelişmesinin aynı zamanda gelişmekte olan ülkeler ile gelişmiş ülkeler arasındaki farkı da kapatması bekleniyor.

Çin’in bu mücadelesi son dönemde ticaret savaşları ve koronavirüs salgını gibi engellerle karşılaştı. Çinli uzmanlara göre sosyalizmin Çin’in özellikleriyle uygulanması “kamu mülkiyeti ve planlı ekonominin” sosyalizm olmadığını ve “liberalleşme ve özelleştirmenin” de her derde deva olmadığını kanıtladı. 

Özetle, “Çin’e özgü sosyalizm” kitaplardaki teorileri, hedefleri yeryüzüne indirdi.


Cumhuriyet Tatil Otel Rezervasyon

En Çok Okunan Haberler