Program değil, dizi olmalılar!

Öyle programlar var ki, bence artık dizi formatına geçilmeli, zaten izleyince görüyorsunuz ya, sunucusundan jüri üyesine, yarışmacısına, konuğuna, profesörüne kadar herkes başrolde!

Yayınlanma: 02.01.2021 - 16:02
Program değil, dizi olmalılar!
Abone Ol google-news

Elif Aktuğ, Cumhuriyet Cumartesi için yazdı.

Tek dileğim var, mutlu olalım, gülelim yeter… 

Öyle böyle bir yıl değildi, herkes için; geldi geçti gitti şükür. Ekran ve medya adına 2020’de yaşananlarla alakalı bir ansiklopedi pekala yayınlanabilir, okullarda ders olarak anlatılabilir, “Korkunç korona yılında medyanın can çekişmesinin kaotik ve virütik açıklaması” başlığıyla. Öyle programlar var ki, bence artık dizi formatına geçilmeli, zaten izleyince görüyorsunuz ya, sunucusundan jüri üyesine, yarışmacısına, konuğuna, profesörüne kadar herkes başrolde! Herkes rol çalma derinde, eh zor tabii senaryo yok, doğaçlamayla da ancak bu kadar oluyor. Açık oturumlar, ana haber bültenleri, tartışma programları başlı başına birer başyapıt, onlar doğrudan sinemaya uyarlansın. Ahmet Hakan kardeşimizin başrolünde oynadığı bir Tarafsız Bölge’ye duyarsız kalabilir misiniz? Sanmıyorum... Duyarsız kalırsanız o sizin eksikliğiniz olur benden söylemesi. 

İZLEYEN NE ZANNEDER?

Tüm samimiyetimle soruyorum, programı daha önce izlememiş biri, o ana denk gelse ne zanneder? Ekranda hıçkırarak ağlayan dört takdimci var, jüri üyesi ya da program sunucuları da diyebiliriz. Kitch kavramının dibine vuran bir iş, TV8’in Doya Doya Moda’sı. Kemal Doğulu, yeni bir programa başlayacağı için programdan ayrılacağını açıklıyor ve stüdyoda herkes salya sümük ağlıyor. Şaka gibi, psikiyatrik bir çözümlemeye ihtiyacı olan, açıklanamayan his bulutu! Aslında tüm program bu tuhaf duygu çalkalanmaları üzerine kurulu, yoksa birkaç kadının giyip çıkardıkları kıyafete puan verilmesi nasıl bu kadar konuşulur? Ölümcül bir hastalık haberi, ölüm haberi falan gelir insanın aklına, o ağlama anına denk gelirse. Sunuculardan biri, yani Kemal Doğulu çok daha şahane bir işe başlayacak diye koca koca kadınlarla amcalar ne diye ağlasın? Ha mesela ben ağlasam geçerli bir sebebi olan herhangi bir durum üzerine, waterproof rimellerim boynuma kadar akar inanın, burnum kıpkırmızı olur, üç gün insan içine çıkamam. Kadın sunucuların makyajlarının ve dahi güzelliklerinin bozulmaması nasıl açıklanır peki? Program dizi formatında olmalı, zaten her şey hazır; entrika, ihanet, kıskançlık, güzellik, çekişme, kıyasıya birincilik savaşı, acımasızlık, elbette bol gözyaşı. Daha ne gerek?   

AİLE BAĞLARI

Her şey aşk için, her şey aşktan, her şeyin sebebi aşk! “Emmimin kaynı, babamın dünürünün sevgilisiyle kaçtı”. İşte bu cümleyi hafızalara kazıyan ve bizim neslin naif zihnini havuz problemlerinin ötesinde bir yere taşıyan televizyonculuk anlayışını seviyorum. Yo şaka değil, cidden seviyorum en azından emminin kaynı kim, dünür kim, bacanak nedir layıkıyla anlamış oluyoruz, bilen var bilmeyen var... Kesinlikle "Müge Anlı ve Tatlı Sert" dizi olmalı 2021’de. Aşk hikâyesi dört dörtlük mevcut, hayal edilemeyecek derecede hem de, bir şekilde aşk yaşamayan yok, hatta aşk yaşamayanı dövüyorlar, burada bir miktar sadakat eksik ama zaten sadakat peşinde olan kim?

Filtresiz…

*Sinemasever başrolünde Gary Oldman’ın oynadığı “Mank”a bayıldı deniyor; ama ben Seven, Gone Girl, Fight Club, Panic Room, Zodiac gibi unutulmaz filmlerin yönetmeni David Fincher imzalı film (senaryosunu da babası Jack Fincher yazmış) acaba genç izleyici için ne ifade ediyor, cidden merak ediyorum? Filmi Ertuğrul Özkök amcamız övdü, Hıncal Uluç dayımız övdü ama gerçekten filmde anlatılan hikâyeyi, bahsi geçenleri, buhran dönemini, Yurttaş Kane’i yazan alkolik ve sosyalist olduğu için sektörde dışlanan senarist Mank’ı kim umursayacak? Netflix’in David Fincher’a filmi çekmesi için ödediği para, hasılat olarak geri alınabilecek mi? İyi film seyircisini bulur ama yine de bilemedim... Film güzel mi, ondan da emin değilim. Kimse kusura bakmasın.

*Yok, 2020’de değişmedi, 2021’de de değişmeyecek. Mesela iş insanı Hacı Sabancı’nın nişanlısı Nazlı Kayı için “sosyetik güzel” yazıyorlar inatla. Seksist söylemler bitmeyecek medyada, özellikle magazin medyasında. Aman ben yıldım, böyle devam edin, “Hacı Sabancı’dan aşk yaşadığı sosyetik güzelle görkemli yılbaşı kaçamağı”, alın size hazır manşet!   

Her kimden bahsederlerse bahsetsinler, adının başına “ünlü” yazmaktan vazgeçmeyecekler, bu da kesinleşti. Ünlü şarkıcı Tarkan demeye ne gerek var, anlamadım gitti. Haberin ünlülükle bir alakası olsa anlarım, “ünlü şarkıcı Tarkan artık ünlü değil” gibi mesela. Ben de artık beklentilerimi sıfırlıyorum, belki de haklılardır, aa kesinlikle haklılar; neticede ben de ünlü bir gazeteciyim. Sizler de birer ünlü okuyucumsunuz…


Cumhuriyet Tatil Otel Rezervasyon

En Çok Okunan Haberler