Ani’den Erivan’a dostluk taşları

UNESCO’nun dünya mirası kabul ettiği Kars’taki Ani antik kentinin koruma projesinin “Taşın Şiiri Ani” sergisi, İstanbul’dan sonra Erivan’da da açıldı. Ani’nin bin yıllık taşları, coğrafi olmasa da akıllardaki sınırları yıktı.

Yayınlanma: 16.07.2018 - 22:41
Abone Ol google-news

Erivan’da hava 40 derecenin üzerinde. Tamanyan Mimarlık Müzesi’nin önünde biriken kalabalık biraz endişeli. Türkiye’den gelen “Taşın Şiiri Ani: Kültürlerin Kavşağında Bir Mimarlık Hazinesi” isimli serginin açılışı birazdan başlayacak fakat elektrikler yok. İçeriden klasik müzik sesleri yükselince, elektrikler geldi sanılıp heyecanla salona girenler, elektrikle değil ama canlı klasik müzikle karşılaşıyor. Sıcağa rağmen Türkiyeli ve Ermenistanlı yüze yakın insan sergi salonunda her bir fotoğrafı tek tek, uzun uzun inceliyor, yanındaki açıklamaları detaylıca okuyor. Ermenistanlılar özellikle.

Bin yıllık geçmiş

Türkiye’de Ani Harabeleri olarak isimlendirdiğimiz Ani antik kenti, Ermeniler için önemli bir mitik kent. Sergiye gelen bir sanatsever, “Ani tarihimizde önemli. Düşün ki, kız çocuklarına Ani ismi koyarız hâlâ” diyor. 2006’dan beri Ani’yi koruma projesinin başında bulunan mimar Yavuz Özkaya, “Ani, Ermenilerin tarihlerinde ilk kez hem sanatta hem de ticarette büyük bir uygarlık seviyesine ulaştıkları dönemin başkenti. Yüzyıllar geçmiş ve hâlâ hafızalarda. Türkler için önemi Anadolu’ya ilk girdikleri kent olması. Alparslan, Bizans’a karşı verdiği, Türklere Anadolu topraklarını açtığı savaştan önce 1064’te önce Ani’yi alıyor” diyerek her iki ülke için farklı anlamları olduğunu söylüyor. Ermeni mimarisinin en çarpıcı örneklerini barındıran Ani, 10.-11. yüzyıla tarihleniyor ama daha eskiye dayandığı biliniyor.

Ani’deki ilk kazılara Rus arkelolog Nicholas Marr 1892’de başladı. Marr’ın kazıları sırasında Marr’ı ziyarete gelenlerin, yıkılmış katedralde yapılan ayinin ve Ani’deki kazı çalışmalarının fotoğraları St. Petersburg Arşivi’nden bulunarak sergiye dahil edildi. Ani Koruma Projesi ekibinin başındaki iki isim Yavuz Özkaya ve Armen Kazaryan.

Ani’nin korunması

1917’de askeri bölge ilan edilen Ani’nin 2006’da bu statüden çıkarılmasından sonra Kültür Bakanlığı hem Türkiye, hem Ermenistan hem de dünya mimarisi için çok önemli bir miras olan Ani’yi korumak amacıyla mimar Yavuz Özkaya’nın başında olduğu bir ekibi görevlendiriyor. Ekip, Ani’de “anıtların ve yapıların güvenliğini sağladıktan” sonra acil temel sorunların “en az müdahale” ile çözümlenmesine ve “süregiden tahribatın durdurulması” için çalışmaya başlıyor. Yani bu bir “restorasyon” değil, bir “koruma projesi”. Araştırmalar, tartışmalar, incelemeler, bilimsel fikir alışverişleri, dokümantasyon, dünyanın birçok yerine dağılmış ama Türkiye’de bir kişi bile olmayan Ani uzmanlarına ulaşılması derken, ciddi bir emekle geçen 10 yıl var. Ve bu süreç içinde Ermenistan’la ve Ermenilerle devletin yapamadığı işbirliği ve dostluk da Ani sayesinde kuruluyor. Ani üzerine çalışmaya başladıklarında Türkiye’de fazla bilimsel araştırma bulamayınca Özkaya ve ekibi, çareyi ortaçağ Ermeni mimarisi ve Ani üzerine çalışan bilim insanlarıyla temasa geçmekte buluyor. Onlardan biri de şu anda beraber çalıştıkları mimar, sanat tarihi doktoru ve Ani mimarisi uzmanı Ermeni Armen Kazaryan. Kazaryan, kendisini Anadolu Kültür’ün kurucusu Osman Kavala’nın davet ettiğini anlatıyor. Kazaryan, “Ermenistan’la Türkiye arasında ilişki yok ama Ani için yapılan birlikte çalışma ve işbirliği çok önemli. Siyasi ilişki olmayabilir fakat Ani sayesinde diyaloğumuz oluştu. Siyasilerin yapamadığını Ani’nin taşları yaptı. Çünkü Ani, Ermeni ve Türkleri siyasi olmayan bir zeminde birleştirdi. Ani gibi kültürel projeler iki halkın birbiriyle diyalog kurmasında ve birbirini anlamasında bir yol açtı” diyor. Açılan yollar da hikâye dolu.

Taşın yolculuğu

Ani’deki Surp Amenapırgiç Kilisesi’nin duvarının güçlendirilmesi için gerekli özgün taşın bulunma hikâyesi aslında Kazaryan’ın anlattıklarının bir özeti. Özkaya ve Kazaryan, kilisenin güçlendirilmesi için taş ararken, Kars’taki kapasitenin yetmeyeceğini anlamışlar. Ayrıca bunları işleyecek ustanın da olmadığını. Kazaryan, Erivanlı bir mimar ve taş ustasını tavsiye ediyor. Arayık Avekyan Ani’ye gelince “E, bu taşlar bizde var” diyor, “Ben yontarım da”. Bu sefer ekip hep beraber Erivan’a gidip taş peşine düşüyor. Ama tabii ki bürokrasi Ermenistan’da da aynı. Kavala’nın tavsiyesiyle Kültür Bakanlığı’nda bir yetkiliyle görüşmeye gidiyorlar. Ancak yetkili Ani’de yapılan koruma projesinden haberdar olmadıklarını söylüyor. O zaman Özkaya “Biz size bunu bir sergiyle anlatalım” diyor. Böylece “Taşın Şiiri Ani” sergisinin ilk fikri ortaya çıkıyor. Her iki taraf da kabul edince sergi çalışmaları başlıyor. 2016’da Ani, UNESCO’un Dünya Kültür Mirası listesine girince işler daha da önemli bir hal alıyor. Bu arada taş ustası Avekyan, Ani’de kullanılacak taşları buluyor, yontuyor, hazırlıyor. Ama Ermenistan’la Türkiye arasında sınırlar kapalı, taşlar bile geçemez! Ekip yılmıyor, koca koca taşları kamyonlara doldurup Türkiye’yle sınır ticareti olan Gürcistan üzerinden Kars’a getiriyorlar. Avekyan usta da taşların peşinden geliyor. Ani’de yerlerine yerleştirip yontuyor. Erivan’ın taşları, Türkiye’deki Ani’yi sırtlıyor. Komşuluk ve dostluk böyle değil midir zaten?

 

Ortak çaba

Bir taraftan Ani koruma projesi devam ederken bir taraftan da “Taşın Şiiri Ani” sergisi için çalışılıyor. Türkiye’den Ara Güler, Martin Manukyan, Murat Germen, Vedat Akçayöz’ün Ani fotoğrafları yetmeyince, Rusya Bilimler Akademisi Tarih ve Kültür Enstitüsü arşivinden neredeyse 150 yıl önceki nefis Ani fotoğrafları da bulunuyor. Sergi için işin içine Anadolu Kültür, Eurosia Partnership Foundation, Norveç Kültürel Miras Araştırmaları Enstitüsü gibi birçok kuruluş giriyor. Aslında Ani, belki de İpek Yolu’nun üzerinde kurulmuş bir ortaçağ kenti olarak, tıpkı o zamanlar olduğu gibi bir kez daha insanları, kültürleri, coğrafyaları birleştiriyor. Serginin ilk açılışı İstanbul Depo’da Mart 2018’de yapıldı, şimdi ise Erivan’da 29 Ağustos’a kadar açık kalacak. Sonra sırada Oslo var.

 

Erivan'dan Silivri'ye

13 Temmuz’da Erivan’da açılan sergide fiziken uzakta olan Osman Kavala hiç unutulmuyor. Silivri Cezaevi’ndeki Kavala’yı hem Ermeni hem Türk dostları bol bol selamlıyor ve sergiye kattıkları için minnetlerini sunuyorlar. Sanki sergi salonundaki elektrikler de bunun farkında. Açılış konuşmaları elektrikler yokken başlıyor ama Osman Kavala’nın adının geçtiği ikinci seferinde çat diye gelen ışıklar ortalığı aydınlatıyor. Ve herkes o an bir kez daha anlıyor, Osman Kavala, Erivan’da o sergide.

 

 


Cumhuriyet Tatil Otel Rezervasyon

En Çok Okunan Haberler