Yaraları aşktan olanlar tanırlar birbirlerini

.

Yayınlanma: 09.01.2020 - 12:53
Abone Ol google-news

Günah işledim hazla dolu bir günah, titreyen, mest bir bedenin yanında, diyordu Furuğ herkese, en çok da İran’ın mollalarına meydan okuyarak. Özgürlüğü, aşkında da şiirinde de savunan ve bunun bedelini fazlasıyla ödeyen, çağının önünde cesur bir kadındı, Furuğ Ferruhzad. 1935’te Tahran’da doğduğunda, henüz 16 yaşındayken evleneceğini ve bu yanlıştan dönmek isterken, bu evlilikten olan oğlunu bir daha göremeyeceğini bilmiyordu elbette. Şiiriyle başkaldıran fakat erken büyümek zorunda kalan her kız çocuğu gibi, babasının sevgisine, onayına ihtiyaç duyan bir kadındı, o da bizler gibi aslında. 

SOLUKSUZ TİYATRO KEYFİ

Beni Furuğ hakkında yeniden düşünmeye iten, Moda Sahne’de izlediğim Nazan Kesal’ın tek kişilik oyunu Yaralarım Aşktandır oldu. Her gece kendine ve dünyaya şiir okuyarak uyuyan biri olarak, her zaman sevdiğim isimler arasında olmuştur Furuğ. Başka bir çağın insanı olsa da, trajedisini her çağın kadınına ait bulurum, belki de ondan. Tek kişilik oyunları hep çok güç bulmuşumdur. Hele Furuğ gibi bir kadının hayatını anlatacaksanız, o hüznü, kederi, çocuksu gülüşünü koruyarak izleyene geçirmek hakikaten ustalık isteyen bir iş. Tıpkı Furuğ’un kendi döneminde onu izleyen meraklı gözler önünde bir başına ama mağrur duruşu gibi, Nazan Kesal da dikkatle onu seyreden bakışlara soluksuz bir tiyatro keyfi sunuyor. 

Oyunun iki yerinde gözyaşlarımı tutmam çok zor oldu. Biri, yıllarca göremediği oğlu için ellerini göğe açarak haykırdığı sahneydi; ki Kesal bu sahnede bir anne olarak adeta kendi oğlu için kederleniyordu. Diğer kalbimi delen sahne ise, babasına seslendiği ama bir türlü sesini, fikrini, ruhunu hissettiremediği yerdi. Nefesimin yüreğime saplandığı bir andı. Burada metnin başarısının da altını çizmek gerek. Furuğ’un şiirlerinden seçilen cümlelerle onun aklına, kalbine bizi yaklaştıran dokunaklı ama akılcı bir metin ile karşımızdaydı Şebnem İşigüzel.

Seyirciden önce eseri sahneleyecek oyuncuya dokunmuş, onu dönüştürmüş ve izleyicilerin karşısına buğulu bakışlı bir kadın olarak çıkarmıştı. Ayakta alkışlarla son bulan oyun, uzun yıllar belleğimizde kalmayı hak ediyor, tıpkı Ferruhzad’ın kendisi gibi. Ben ne vakit kederlensem, hayatla mücadele etmekte güçlük çekmeye başlasam onun şu dizesini anımsarım: Kuş ölür, sen uçuşu hatırla. Evet, İran şu an kadınlar için yaşaması daha güç bir yere dönüştü belki de ama her devrin bir sonu var. Zalimlerin de öldüğü hatta tarihin tozlu sayfaları arasında hızla unutulduğu bir dünya bu. Unutulmayan tek şey; sanat. 

O sanata yaşamını adayan ruhlar, sonsuzluğun ışığıyla hepimizi aydınlatıyorlar. Sevmenin, aşkın ve o aşkın peşinden her türlü bedelin güzelliğini bize öğreten Furuğ, iyi ki geçtin bu dünyadan. Biz de senin dizelerinde yaşıyoruz aşkı ve söylüyoruz hep bir ağızdan: Evet, sevmenin başlangıcıdır bu, gerçi belirsizdir yolun sonu. Ama ben artık düşünmüyorum sonu, sevmektir güzel olan çünkü. Sevdasının hakkını verenler tanırlar birbirini, tıpkı yaraları aşktan olanlar gibi...


Cumhuriyet Tatil Otel Rezervasyon

En Çok Okunan Haberler