Yasaklı KHK belgeselini çekti!

Yönetmen Nejla Demirci, çekimler sırasında sahada sürekli polis baskısına maruz kaldığı, gözaltına alındığı ve yasaklanan “Kanun Hükmü”adlı belgeselini bitirdi. 2017 Temmuz'unda başlayan çekimler üç yıl sürdü. Belgesel 2018 Ocak ayında resmi olarak yasaklandı. Yasak kararına karşı AYM’ye yaptıkları başvuru ise henüz sonuçlanmadı. Film, Türk Tabipleri Birliği ve Sağlık Emekçileri Sendikası üyesi, Demirci'nin kız kardeşi Bodrum Devlet Hastanesi’nde görev yapan kardiyoloji uzmanı doktor Yasemin ile Eğitim Sen’li Engin öğretmenin ihraç sonrası mücadelelerini anlatıyor.

Yayınlanma: 06.12.2019 - 14:30
Abone Ol google-news

Nejla Demirci’yi yüreğinden yakalayan bir çalışma KHK konulu 'Kanun Hükmü' belgeseli. Aslında çekimler sırasında yaşadıkları ayrı bir belgesel konusu. Defalarca gözaltı, kameraların kapatılması, darbe alan parmağı, SD kartların bozulması, görüntülerin gözaltında kurtarılmayacak duruma gelmesi, tehditler, kimi 227 TL olan 117 para cezası ve sonunda çekim yasağı... Ama o vazgeçmedi. Gizli de çekti. Çekimler bitti ama kurgucusu gözaltına alındı, işi bıraktı. Filmini Türkiye’de kurgulayamadı. Yunanistan’a gitti. Kurgu ve müzikleri orada yaptırdı. “Belgeselcilik bu kadar zor olmamalı. Bu film beni her aşamasında sınadı. Vazgeçmek için çok sebebim oldu ama sahada yaşadığımız baskı beni öfkeli ve diri tuttu. Desteği yok. Bütçesi olmayan, borçlanarak yapılan bir belgesel... Ama vazgeçemezdim” diyor.

 “Defalarca kardeşimin gözlerinde kayboldum. Günde ortalama 80-100 arası hasta bakarken ne yapacağını bilemez bir haldeydi. Sürekli hastaları arıyordu, onları evlerine giderek bakmaya devam etti..."

İÇİMDE BİR ŞEYLER PATLADI

 Demirci, aslında başka bir film üzerinde çalışıyordu. Bir cuma günü, Nuriye ve Semih eylemindeydi, telefonu çaldı. Arayan Yasemin’di. Sesi çok kötü geliyordu. “Abla beni ihraç ettiler” dedi. Apar topar havaalanına koştu Demirci. Uçağın kalkmasını beklerken aklından film şeridi gibi Yasemin’in doktor olmak için verdiği emek, uykusuz geceleri, yıllarca kapalı bir odada ders çalışmaları, tek tercih kardiyoloji yazması, mesleğine olan aşkı geçiyordu. “İçimde bir şeyler patlıyordu, bağırmak istiyordum” diyor. Yasemin’in hastaları da isyandaydı. Çareler arıyorlardı, valiye, kaymakama, başhekime gidiyorlardı. Yasemin çok sevilen bir doktordu... 

Bodrum’da hastane önünde hastaların ve yakınlarının yaptığı basın açıklaması unutulmazdı tanık olanlar için: “Herkes çok duygusaldı. Biz de... Belgesel çekmek aklımda yoktu ama basın açıklamasını çekmek için elimde kamera vardı. Sosyal medyada paylaşırız diye düşünüyordum. İnsan o sahneleri ölümsüzleştirmek istiyor. Orada o gün KHK’nin sadece bir kişiyi değil yüzlerce kişiyi mağdur ettiğini somut olarak gördük. Dr. Ali Çerkesoğlu, ‘Yıllardır Türk Tabipler Birliği’nde iyi hekimliği anlatmaya çalışıyoruz, işte örneği bu’ dedi. Bunun üzerine belgesel yapma fikri ortaya çıktı. Yasemin’i ziyarete gittiğimde ona hep darılırdım, birlikte hiç vakit geçiremezdik. Sekizde, dokuzda eve gelirdi, yine gece yatağından kalkıp hastalarına giderdi...o hastanede yıllarca tek doktor olarak çalıştırdılar onu”

Engin öğretmen ise Bodrum Meydanı’nda tek başına türlü yöntemlerle her gün eylem yapıyor, “Öğrencilerimi istiyorum” diyordu. Demirci: “İkisi de yaptıkları işi mesai gibi görmeyen, kalpleriyle yapan insanlar. Birisi hastalarının kalbini avuçlarının içinde hisseden bir hekim, biri çocuk gördüğünde çocuk gibi olan, boş zamanlarını öğrencilerine ücretsiz satranç, matematik öğreterek geçiren çok sevilen bir öğretmen” diyor.

Kardiyoloji uzmanı doktor Yasemin Demirci

BODRUM’UN BÜTÜN POLİSLERİ 

Demirci, çekimlere başlar başlamaz polis müdahalesiyle karşılaştı. Şimdi Bodrum’da en çok polis tanıyor! Terörle Mücadelede’nin bütün görevlilerini özellikle. Neredeyse çekime çıktıkları her an engellendiler, gözaltı rutindi. Polis merkezinde saatlerce tutuldular. Bir keresinde polis aracına bindirilirken sağ elinin başparmağı darbe aldı. Aylarca ağrı tedavisi gördü... Bir kere de polis kameralarını kurcaladı, SD kartlarını bozdu. Üç günlük görüntüleri gitti! Demirci’nin Belgesel Sinemacılar Birliği’nden aldığı yazı, yaptığı belgeseller ve aldığı ödüllere dair her şey TEM’e iletildi. Polisin tavrı TRT ödülünü öğrendikten sonra değişti. “Hocam” demeye başladılar: “Doktor hanım çok seviliyor, bu yanlıştan dönülecek, eminiz.” Çekimleri bitirmesini istediler.  Demirci, “Biz, Yasemin’in neden atıldığını bilmiyoruz, hiçbir resmi yazı yok, hastane yetkilisi tek bir kişi bir şey söylemememiş... Tek resmi söylem  o komserin “ bu yanlıştan dönülecek, sakin durmalı” ve çekimler devam edince de ‘ teröristleri çekiyorsunuz’ sözleri oldu. Onun dışında herhangi bir yetkili merciiden, devlet kurumundan bir şey duymadım” diyor. 

 Polislerin yönlendirmesiyle Kaymakamlığa bilgilendirme yazısı verdi sonra. Kaymakamlık ‘OHAL var’ diye bilgilendirme dilekçesini almadı. Yapabileceği başka bir şey yoktu, bir gerçekliği takip ediyordu, işini yapıyordu... O günden sonra da ‘izniniz yok’ denilerek engellendi. Kabahatler Yasası’na dayanılarak 117 adet para cezasıyla karşılaştılar. Öğrencilerini isteyen Engin hocaya, doktorunu isteyen hastalara ve belgesel ekibine kesilen cezalar... Demirci ve ekibi, Engin öğretmen, her seferinde serbest bırakıldı ama bir keresinde hapse atılmakla tehdit edildiler. Demirci, ‘Teröristleri çekerek’ teröre destek vermekle suçlandı: “Şu dahi oldu; bir gün Engin’le buluşup bir kafede kahve içecektik. Elimde kamera yok. Alandan geçerken TEM’den bir sivil, ‘yasak etmedik mi’ diye kolumdan tuttu. Engin beni çekti, koşarak uzaklaştık oradan... ‘Bu şehre giremezsin’ demek oluyor. Belgesel sinemadan nasıl korkulduğunu bir kez daha bu belgeseli yaparken gördük. Olan biten birçok şey kameraya da yansıdı. Defalarca sorgulandık. Niçin çekiyorsunuz? Nerede yayımlanacak? Sivil saldırılar da yaşadı Engin. Korktum, çekimleri bıraktım ama Engin ‘devam edelim, bana çok iyi geldi’ dediği için devam ettik” diyor. Baskı yüzünden çekim yapılamayınca, farklı yöntemler geliştirdiler. Engin öğretmen eylem saatlerini değiştirdi. Kamera çatılara gizlendi...

DESTEK OLSA NE GÜZEL OLUR?

Demirci, Kültür Bakanlığı'ndan bugüne dek bir kuruş destek almış değil. “Hangi kriterlerim uymuyor bilmiyorum. Birileri derse ‘biz bu filmi destekleyelim’ ne güzel olur. Bu film bir belge. Kim bu insanlar? 50'ye merdiven dayamış bir adam her gün çıkıyor Bodrum Meydanı'na işimi öğrencilerimi istiyorum diyor. Uğradığı haksızlığı hazmedemiyor. Yaşadığı haksızlığı anlatırken kendini de tedavi ediyor. Bunca yalnızlaştırmaya rağmen Engin'in sürekli alana çıkması benim bu topraklarda yaşama sebebimdir. Yasemin’in henüz kendisine bir iş imkanı bulamamışken, ihracın travmasını atlatamamışken hastalarını karşılıksız tedavi etmeye devam etmesi benim için gurur kaynağıdır. Bu ülkenin böyle insanlara ihtiyacı var.”

"Sağlığı hızla ticarileştiriyorlar. Hastasını özele göndermeyen, kamu yararına çalışan sağlıkçılar için yol temizliği yaptılar. Öte yandan ümmetçi bir toplum yaratılmak isteniyor. Gerçekleri söylemekten korkmayan, elini amirinin karşısında ovuşturmayan,  kamuyu satmayan insanları ihraç ettiler. Pek çok başka şey söylenebilir."

KHK HAKKINDA NE DÜŞÜNÜYOR?

“Büyük bir kin. Bu insanlar bu kini hak edecek ne yaptılar? Üç yıl boyunca Bodrum’da ihraç edilen neredeyse herkesle beraberdik. Fransızca öğretmeni Hülya , devlet görevlendirmiş beş yıl Fransa’da çalışmış. Öğrencileri onu çok özlüyor. ‘Devlet benim okula gelmemi istemiyor’ diyor. Çocuk diyor ki ‘bu nasıl devletmiş?’ Küçücük çocuklar için bile travma oldu. KHK’liler ötekileştirildiler, toplumdan soyutlanmak, yalnızlaştırılmak, aç bırakılmak istendiler, biliyorsun ‘ağaç kabuğu yesinler’ dendi. 

Bunlar ‘terörist’ dendi. Terörist olduklarını ispatla o zaman. İşten atıldın bile demiyor devlet. Aileleri bile hesap sordu onlara ‘ne yaptınız?’ diye. Onlarca öğretmen ‘ben senin bildiğin kızınım, oğlunum’ demek zorunda kaldılar. Bu bir tecrittir, soykırımdır. Faşizmin öbür adıdır. 2 milyon insanın mağduriyetidir.. Böyle bir devlet olabilir mi? Tek bir resmi yazı, karar yok. Birileri Bodrum Devlet Hastanesi’ne gidip, hastalarından koparılmış hekimin kamuya ne kazandırdığını görsünler. Vatan hainliğini ondan sonra konuşalım. Kim vatan haini? Yasemin’in kamu hastanesinde çalışma koşullarını ve kamu hastanesine olan kazanımlarını açıklarlarsa, onu işinden edenlerin vatan haini oldukları ap açık olacak.”

KORKUNÇ BİR SÜREÇ

“Defalarca kardeşimin gözlerinde kayboldum. Günde ortalama 80-100 arası hasta bakarken ne yapacağını bilemez bir haldeydi. Sürekli hastaları arıyordu, onları evlerine giderek bakmaya devam etti. Yaseminin ihracından bir hafta sonra Bodrum’da bir deprem oldu. Hastanede başka bir kardiyolog yoktu o sıra …  Ambulans seslerinden kulağını kapattığını biliyorum. Hastaneye gitmek istedi, izin vermedik. Çünkü işten atıldıktan sonra, yani işten atıldığını bilmeden işe giden insanların güvenlik görevlileri tarafından zorla atıldığını biliyoruz. Düşünsenize dünyanın neresinde olursanız olun, eğer doktorsanız size ihtiyacı olan hastalara  koşarsınız, kimse de bu hastayı tedavi edemezsin demez. Ev hastaneye çok yakındı ve hastane bahçesinden bağıran insan sesleri geliyordu… Hastaneden bir doktor arkadaşını aradı. Karşıdaki ses ‘sakın gelme’ deyince, gözünü hastane yönüne dikmiş halini hiç unutmayacağım. Cehennem gibiydi. Annemiz çok etkilendi." 

Öğretmen Engin Karataş

Kimi ihraç ettiler?

"Engin’i tanıdığımda atılalı 9 ay olmuştu. Topluma başka şeyler de yaptılar. Akrabalarımızın, komşularımızın takındığı tavırlar, emeğini tehdit altında gören arkadaşlarımızın uzaklaşma halleri... Büyük kırılmalar yarattılar hayatlarımızda. İspiyonculuğu, arkadan vurmayı, kendi çıkarı için yaşamayı kültür yaptılar... Aileleri parçaladılar, çocuğuna sarılıp ölenler oldu, intiharlar, kanser olanlar, ruhsal tedavi görenler... Büyük bir KHK cezaevine döndü ülke. Pek çok boyutu var. Sağlığı hızla ticarileştiriyorlar. Hastasını özele göndermeyen, kamu yararına çalışan sağlıkçılar için yol temizliği yaptılar. Öte yandan ümmetçi bir toplum yaratılmak isteniyor. Gerçekleri söylemekten korkmayan, elini amirinin karşısında ovuşturmayan,  kamuyu satmayan insanları ihraç ettiler. Pek çok başka şey söylenebilir." 

Belgeselimiz sınır tanımadı

"KHK’liler örgütlenmeye başladı.Umutluyum. Farklı kesimler yaşadıkları büyük haksızlık karşısında bir araya geliyor. Çok büyük haksızlık, bence herkes işini geri alacak. Yasakların, anti demokratik uygulamaların, haksız ve hukuktan hiç nasibini almamış bu akla ziyan uygulamaların  KHK’lilerin önünde duramayacağına inanıyorum. Tıpkı bu konuda tarihe not düşecek olan belgeselimize yönelik yapılan onlarca yasaklama gibi. Çünkü haklıyız. Belgeselimiz de bu yasaklar karşısında , sınır tanımadı, gidip kendisini yurtdışında tamamladı.”

"Aileleri bile hesap sordu onlara ‘ne yaptınız?’ diye. Onlarca öğretmen ‘ben senin bildiğin kızınım, oğlunum’ demek zorunda kaldılar. Bu bir tecrittir, soykırımdır. Faşizmin öbür adıdır. 2 milyon insanın mağduriyetidir.. Böyle bir devlet olabilir mi?" 


Cumhuriyet Tatil Otel Rezervasyon

En Çok Okunan Haberler