Çıldır'dan Fenerbahçe'ye uzanan yolculuk

Sanatçı olma hayaliyle evden kaçtı, mezarcılık dahil birçok işte çalıştı, Fenerbahçe’nin malzemecisi Erkan Karaca... “Sigarayı bırak efsane ol” kampanyasını yürütüyor. En son kulüp başkanı Ali Koç’a bağlama çalmasıyla konuşuldu.

Yayınlanma: 26.11.2019 - 09:58
Abone Ol google-news

Herkesin bir hikâyesi vardır. Ama kimilerinin hikâyesi sıra dışı, inişli çıkışlıdır... Fenerbahçe Beko Erkek Basketbol Takımı malzemecisi Erkan Karaca gibi... Tahsin Kaya’nın kulüp başkanlığında Fenerbahçe’ye adım atmış. Ali Koç, yedinci kulüp başkanı. Fenerbahçe erkek basketbolunun da en eski çalışanı. 59 yaşındaki Karaca, “kara sevdalıyım” dediği mesleğinde 32 yılı geride bırakmış. Basketbol dünyasının önemli birçok olayına tanıklık etmiş... Karaca’ya hikâyesini sorduk. 

Öncelikle sizi tanıyabilir miyiz? 

Çıldır’ın (Ardahan) Yukarıcambaz köyündenim. Sekizi kız, beşi erkek 13 kardeşiz. Ailenin beşinci çocuğuyum. Toprak evimizden içeri girince, bir yanda ahır diğer yanda odalar vardı. Bir amcam ve ailesiyle, 20 kişi aynı evde yaşadık. Hatta Tuncel Kurtiz’in yer aldığı İnat Hikâyeleri filminin kısa bir bölümü de 225 yılık bu evimizde çekildi. Filmde annem Pamuk Karaca, abim, yeğenlerim ile köylülerimiz de yer alıyor. 

ÜÇ GECEDE İSTANBUL

Eğitim yaşamınız...

İlkokul köyümüzdeydi. Ortaokula da yedi kilometre uzaklıktaki başka bir köye gidiyorduk. Yürüyerek 15 kilometre... Kışın, bir metre kar, yolda kurtlarla göz göze gelmişliğim de olmuştur. Ortaokul birinci sınıfta İstanbul’a kaçtım.

Neden?

Öğretmenim Şükrü Akgün’ün bağlama çaldığını görünce yanına gittim. Tellere dokunmak çok hoşuma gitmişti. Bana öğretmesini istedim. İstanbul’da saz çalıp ünlü olurum diye düşündüm. Sahnelere çıkma hayalim vardı. Arkadaşım babama haber vermiş. Tabii köye döndük. Sabaha karşı saat 03.05 civarında bu kez dağlardan üç saat yürüyerek Doğruyol köyüne indim. Minibüsle Kars’a geldim. Bu kez de yanlış trene (posta treni) binmişim. İki gün üç gecede İstanbul’daydım. 

İstanbul nasıldı?

Kartal Cevizli’de oturan amcalarımın yanına gittim. Önce ekmek fırınında çalıştım. Ondan bundan para bularak bir hafta Arif Sağ’ın kursuna gittim. Sonra köye döndüm. Ortaokula devam ettim. Sonrasında birkaç kez daha İstanbul’a kaçtım... Lise ikiye kadar okudum... İstanbul’da amelelik, ayakkabı boyacılığı yaptım, simit sattım. Maltepe Gülsuyu’ndaki mezarlıkta çalıştım. Sağcı solcu birbirini öldürmüş gençleri ellerimle toprağa koymuşluğum var...

Fenerbahçe’yle buluşma nasıl oldu?

Askerden sonra konfeksiyonda çalışıyordum. Pazarlamacılık yapıyordum. Bir kahvede tencere kataloglarını açarken içeriye bir komiserle iki polis girdi. Komiser “Memuruz, ucuz bir şey var mı” dedi. Sonra o komiserle iletişimimiz devam etti. İşyerim kapanınca komiserin yanına gittim. O gün, Fenerbahçe’nin futbol maçı vardı. O da Fenerliydi. Dönemin Kulüp Müdürü Serkan Acar’ın köylüsüymüş. Acar’ı aradı. 1987’de Fikirtepe tesisinde gece bekçisi olarak başladım. Sonra basketbol salonuna alındım. Baktım, malzemeciyi göndermişler. Önce İbrahim Kutluay, Cenk Gürsoy gibi genç takım oyuncularının malzemelerini yıkayayım dedim. Malzemeleri güzel katlıyor, öyle özene bezene hazırlıyorum... Baba Necdet, “Malzemeleri yıkıyor musun” deyince “malzemeciyim” dedim. 

Mesleğinizden yoruldunuz mu?

Yıllar önce otellerin küvetlerinde ayaklarımla malzemeleri yıkayıp kaloriferlerin üstünde ya da odaya astığım iplerin üzerinde kurutmuşluğum da olmuştur. Hatta çoraplar kalın olduğu için havlunun içine koyup sularını sıkar, sonra da saç kurutma makinesiyle kuruturdum. Ama ne bıktım ne yoruldum. 

KİMİ FORMASINI ÖPER KİMİ...

İlginç anılarınız vardır... 

Menajerimiz Cenk Renda’nın düğününde Aydın Örs’le aynı masadaydık. Eşim, Örs’e, “Babası öldü, o kadar hoca gitti bir damla yaş dökmedi. Sizin arkanızdan ağladı” dedi. Benim için Örs, hocalar arasında tektir. (Gözleri doluyor)

Neden?

İnanılmayacak bir değer ve sevgi verdi. Ben de aynı şekilde. Her sabah saat 06.30’da spor yapardı. Malzemesini özenle koyardım, göz güzelliği için...

Hiç aksilik yaşanıdığınız oldu mu? 

Aydın Örs döneminde, İtalya’daki Milan maçında, Marko Tomas’ın iki formasını da unutmuşum. Genç oyuncu Berkay Candan’ın 32 numaralı formasını alıp, lobide görevli kıza “forma yapan kimse var mı” diye sordum. “Abim yapıyor” demesin mi? Berkay’ın 32 numarasını 33 yapıp Marko yazdırdık. Maça 20 dakika kala formayı yetiştirdik. 

Oyuncuların uğurları var mı?

Sloukas, devre arasında değiştireceği formasını askıdan alır, güzelce katlayarak bench’te oturduğu yere koyar. Sıfır numara forma giyen eski oyunculardan Nikos Zisis çeşit çeşit nazar boncukları alır, birini bench’e, birini yedek ayakkabısının içine, bazılarını da yukarı yerlere asardı. Kimileri formasını öper, kimisi ayakkabılarını uğur yapar, “Dokunma” der. 

Baskonia maçında 39 sayıyla yıldızlaşan Nando De Colo nasıl?

Çok profesyonel. Çok da farklı. Konuşmayı çok sevmeyen birisi.  

Ali Koç’a bağlama çaldınız... 

Ülker Sports Arena’da Candan Erçetin şarkı söyleyecekti. Sazım masadaydı. Erçetin’i davet ederek sigarayı bırakma kampanyama video çekecektim. O sırada başkanımız odamın önünden geçerken misafirlerini içeri davet etti. Masadaki sazı görünce de, “Kim çalıyor” dedi. “Ben” dedim. Çalabilir misin diye sorunca ben de çaldım.


Cumhuriyet Tatil Otel Rezervasyon

En Çok Okunan Haberler