Naim’i canlandırmak gurur verici

“Cep Herkülü Naim Süleymanoğlu” nihayet vizyona girdi. Özer Feyzioğlu’nun yönettiği filmin oyuncu kadrosu kalabalık: Yetkin Dikinciler, Selen Öztürk, Gürkan Uygun, Uğur Güneş, İsmail Hacıoğlu, Renan Bilek... Fahir Atakoğlu ise müzikleri besteledi. Hayat Van Eck, Kasım 2017’de yitirdiğimiz Naim Süleymanoğlu’na hayat veriyor.

Yayınlanma: 25.11.2019 - 10:02
Abone Ol google-news

Fotoğraflar: Vedat Arık

Henüz 18 yaşında bir delikanlı oturuyor karşımda. Yaşamının en güzel yıllarında... Çok genç ama bir yandan da çok yol almış biri o. Sinemada ilk rolünü 15 yaşında canlandırdı ve “Daha” filminde despotik bir babanın başkaldırmaya meyilli oğlu rolünde izleyen herkesi derinden etkilemeyi başardı. Şimdiyse çok daha zor bir rolle karşımızda: Naim Süleymanoğlu’nu, yani dünyayı kendine hayran bırakmış “Cep Herkülü”nü canlandırıyor Hayat Van Eck. Hollandalı bir babayla, Türk bir annenin oğlu. Hayatının ilk 6 yılını Hollanda’da, gerisini ise İzmir’de geçirmiş... Naim kadar yükseklere çıkacak mı, bunu zaman gösterecek...

Naim Süleymanoğlu’nu canlandırmak nasıl bir duygu? Üzerinde bir korku oldu mu, acaba yapabilir miyim diye?

Korku değil de... Yeterli hazırlanabildiği sürece bence insanın üstesinde gelmeyeceği şey yok. Film sadece Naim’in spordaki başarısını anlatmıyor. O spordaki başarısını politik bir araç haline getirip Bulgaristan’da asimilasyona uğramış Türk halkının sesini duyurdu... Naim’i oynamak kesinlikle kolay değildi. Ama beraber yola koyulduğumuz insanlar buna inanıyordu. Onların etkisiyle ben de inandım. Elimden geleni yapmayı hedefledim. Umarım başarmışımdır. 

BULGARİSTAN YARDIMCI OLDU

Onu canlandırmak için nasıl bir fiziksel hazırlık yaptın?

İlk olarak halter öğrenmem gerekti. Fiziksel olarak ona benzemek ve bir nebze onu anlamak için de vücut geliştirme serüvenim oldu. Vücut geliştirmede yol gösteren hocam Mehmet Kasap da şampiyon bir sporcu. Haftada beş gün, günde iki buçuk saat gerçekten deli gibi çalıştık, o ağırlıkların altına gözükara girebileyim diye. Özel diyetler yaptım. Uyku düzenimden özel hayatıma kadar... Çok stresliydi, çok yoğundu...

Türkiye’de birçok film bir, bir buçuk ay içinde çekiliyor, ama Naim’in filmi yaklaşık 5 ay sürdü değil mi? Nasıl geçti çekimler?

Çekimler iki ülkede yapıldı, Türkiye ve Bulgaristan. Bulgaristan’da 9.5 hafta kadar kaldık. Naim’in doğduğu köye gittik, doğduğu mahallede çekimler yaptık, oranın insanıyla tanıştık, rahmetliyi tanıyan insanlarla tanıştık... Onların hatıraları, onların duygu ve düşünceleri gerçekten filme de yansıyan farklı bir şeyler ekledi bize, duygusal anlamda. 

Sette dil konusunda bir sıkıntı yaşanmadı değil mi?

Hayır, herkes İngilizce konuşuyordu, sıkıntı yaşanmadı. Politik anlamda da bir sıkıntı olmadı. Bulgaristan hükümeti bize destek verdi, “bizim geçmişimiz, bizim bir parçamız” diye düşündüler. 

Süleymanoğlu’nu onlar da sahiplenmişler sonuçta.

Tabii... Düşününce ortak bir kader nihayetinde. Orada doğdu, orada haltere başladı, öğrendi... O zamanki yönetimin politikasından dolayı kaçma gereği duydu. Türkiye’ye gelmeyi ve olanları dünyaya anlatmayı hedefledi ve başardı.

O son derece azimli, lider özelliklerine sahip biriydi. Azmini hiç yitirmedi. Hikâyede de bunlar ön plana çıkıyor değil mi?

Evet tabii ki... Her şey bir yana bunlar kişiliğinin birer parçaları, ama bunları yaparken daha 17 ile 22 yaş arasındaydı, benim yaşlarımdaydı. İnanılır gibi değil. Şu anda ben o durumda olsam gerçekten açıkça söyleyeyim, başarabilir miyim hiç bilmiyorum. Çok büyük bir insan o ve onu canlandırdığım için gurur duyuyorum.

Sen de aslında hayatı Hollanda ve Türkiye arasında bölünmüş birisin. Baban Hollandalı ve ilk çocukluk yılların orada, sonraki dönem ise İzmir’de geçti. Kendi hayatını biraz benzetiyor musun Naim’in hayatına? 

Şimdi siz söyleyince düşündüm de, Türkiye’ye ilk geldiğimde, 7 yaşımda, çok yalnız hissetmiştim kendimi. Kimsemin olmadığını düşünmüştüm, tabii ki ailem vardı yanımda ama bir sosyal çevrem yoktu. Konuştuğum dili o zamanlar ailem dışında kimseyle konuşamıyordum. Yalnızlık hissettiğim zamanlar oldu... Tabii Naim’le karşılaştırdığımda çok farklı dünyalar.

İlk filmin Onur Saylak’ın yönettiği “Daha” idi. Oyunculuk yapmaya nasıl karar verdin?

Türkiye’ye ilk geldiğimizde annem bir menajer edinmemi kararlaştırdı. Sonat Fişek. Bugüne birlikte geldik... Beni hep film setlerine götürüyordu. Sonra “Daha” filmi geldi. İlk hedefim oyunculuk değildi aslında. Sonat Hanımla birlikte olduğum için Onur Saylak beni buldu ve ben öyle bu serüvene atıldım. Yoksa oyuncu olacağım diye bir hırsım yoktu. Ama çok sevdim ve severek yapıyorum.

Çok gençsin okumak istediğin bir üniversite var mı?

Benim asıl istediğim şey bilgisayar mühendisliği okumak. Doğduğum taraflara geri dönüp, Hollanda’da veya Almanya’da bir üniversitede bilgisayar mühendisliği eğitimi almak istiyorum. Asıl hedefim kod yazmak. Yavaş yavaş öğreniyorum, kendimi geliştirmeye çalışıyorum. 

AHMET ABİNİN DE EMEĞİ VAR

Oyunculuk yapma fırsatı yeniden çıksa karşına, hangisini tercih edersin, sinema mı, televizyon mu?

Oyunculuğa devam etmeyi kesinlikle isterim. Tiyatro için bir yorum yapamıyorum, dizlerde de hiç çalışmadım, sektörü bilmiyorum. İki film çektim, ikisinde de çok eğlendim, o yüzden uygun zaman ve uygun proje olursa film çekmeye her zaman gönlüm açık.

Bir oyuncu olarak çok çalışmak istediğin bir yönetmen var mı?

Tabii efsane, kulağıma hep geliyor, Nuri Bilge Ceylan... Onur Abiyle de tekrar çalışmak çok isterim. Taylan Kardeşler, kesinlikle... Şu an aklıma gelenler.

“Daha” filminde karşılıklı oynadığın Ahmet Mümtaz Taylan ile nasıl bir ikili oldunuz? Onunla oynamak çok öğretici olmuştur diye düşünüyorum...

Kesinlikle... Öğretici olmaz olur mu? Ben şu anda bir performans sergiliyorsam kesinlikle Ahmet Abinin de emeği var  üzerimde. Set ahlakından tutun, oyunculuk hakkında tüyolar, bilgiler, deneyim... Her şeyi kattı bana. 



Cumhuriyet Tatil Otel Rezervasyon

En Çok Okunan Haberler