‘Basın emekçileri geleceksizliği deneyimliyor’

Prof. Dr. Gamze Yücesan Özdemir, 10 Ocak Çalışan Gazeteciler Günü’nde gazeteciliğin gündeminin “işsizlik” olduğunu belirterek, “Basın emekçileri bugün iktisadi, siyasi ve ideolojik yapılar içinde önemli sorunlar yaşıyorlar. En önemli gündem işsizlik. Tüm basın emekçileri güvencesizliği ve geleceksizliği deneyimliyor” dedi.

Yayınlanma: 10.01.2020 - 13:22
‘Basın emekçileri geleceksizliği deneyimliyor’
Abone Ol google-news

Ankara Üniversitesi İletişim Fakültesi öğretim üyelerinden Prof. Dr. Gamze Yücesan Özdemir, Türkiye’de 1961 yılından bu yana kutlanan 10 Ocak Çalışan Gazeteciler Günü’nün, 2020’de hangi koşullarda kutlandığını ve gazetecilerin çalışma koşullarını Cumhuriyet Anadolu’ya değerlendirdi.

- 212 SAYILI BASIN İŞ YASASI’NIN GAZETECİLERE KAZANDIRDIĞI HAKLAR VE YASANIN ÖNEMİ NEDİR?

- 212 sayılı yasa, gazetecilerin sadece iktidarlar değil, kendi işverenleri karşısında da bağımsızlığını bir ölçüde güvence altına alan bir yasadır. Gazeteciler bu yasayla; sendika kurabilmek, sosyal sigortalardan yararlanmak, is¸verenin gazeteciyle yazılı is¸ anlas¸ması yapma zorunlulugˆu, is¸ anlas¸masını bozmak isteyen gazete sahibinin gazeteciye kıdemine go¨re tazminat o¨demesi, askerlikte, mahkûmiyet ve gazetenin kapanması durumlarında gazeteciye u¨cret o¨denmesi, haftalık tatil, yıllık u¨cretli izin gibi haklar elde etti. Bu yasa, ekonomik ve sosyal hakların yanı sıra önemli bir mesleki özgünlük de tanımaktadır. Bu özgünlük “mesleki tepki hakkı” olarak bilinen düzenlemedir. 

‘MESLEKİ TEPKİ HAKKI EROZYONA UĞRADI’

Mesleki tepki hakkı, çalışılan basın kuruluşunun zaman içinde politik çizgisini değiştirmesi ve bu değişikliklerin gazetecinin değerlerine ters düşen, benimsemediği değişiklikler olması durumunda, bunun gazetecinin mesleğini icrasını etkileyeceği nedeniyle, gazeteciye iş ilişkisinde haklı fesih yetkisi tanıyan bir düzenlemedir. Bu hüküm, ilgili yayının karakterinde ya da eğiliminde kayda değer bir değişimin çalışanın onuruna veya şöhretine gölge düşürdüğü veya manevi çıkarlarını genel olarak etkilediği gerekçesiyle gazeteciye iş akdini haklı fesih imkânı tanır. Bu başka mesleklerde yer almayan özel bir hükümdür. Gazetenin işvereni ya da medya grubu değiştiğinde, gazetenin yayın politikası, felsefi ve mesleki görüşleri değiştiğinde, gazeteci, bu hükme dayanarak iş sözleşmesini fesh edebilir ve bu haklı fesih durumu olarak kabul edilir. Bu hak parasal ya da hukuki kazançlardan daha çok mesleki ve moral önemi açısından değerlidir. Medyanın bugün geldiği noktada bu hakkın da önemli bir erozyona uğradığı söylenebilir.

‘ARAŞTIRMACININ YERİNİ PİYASACI ALDI’

- GAZETECİLERİN GÜNÜMÜZDEKİ KOŞULLARI VE YAŞADIKLARI SIKINTILAR NELER?

- Basın emekçileri bugün iktisadi, siyasi ve ideolojik yapılar içinde önemli sorunlar yaşıyor. İktisadi yapıda en önemli gündem işsizlik. Tüm basın emekçileri güvencesizliği ve geleceksizliği deneyimliyor. Ücret yapısında ise ikili bir yapıyı gözlemlemek mümkün. Çok yüksek ücretler ve çok düşük ücretler. Siyasi yapıda ise diğer emekçilerle aynı kaderi paylaşıyorlar. Ciddi hak kaybı içindeler. Sendikasızlaşma, 212 sayılı yasa dışı çalıştırma, ilk akla gelenler… İdeolojik yapıda ise basın emekçilerinin hükümet yanlısı bir siyasallaşma ya da siyasetsizleşme eğilimi altında oldukları söylenebilir. Günümüzün koşulları ve zorlukları, bir dönemin araştırmacı, kamu yaranını ilke edinen ve toplumsal sorumluluk sahibi olan gazetecilerin yerine piyasacı, kendi yaranını en çoğa çıkarmayı amaçlayan ve bireysel sorumluluk sahibi gazetecilere bıraktığı söylenebilir.

‘TEKELLEŞME, BASKI VE OTOSANSÜRÜ YARATTI’

- “TEKELLEŞTİRİLEN PİYASACI MEDYA”DAN SÖZ EDİYORSUNUZ. BU, TÜRKİYE’DE NASIL GELİŞTİ?

- İktidarın yaptığı en önemli hamlelerden biri medya alanını kökten değiştirmesiydi. Bunun miladı olarak da 2007 sayılabilir. Burada iki düzeyli bir dönüşümden bahsedebiliriz. İlki sermaye yapılarında ve medya sahipliğinde yaşanan dönüşüm. İkincisi ise gazeteciler alanında yaşanan dönüşüm. Sermaye yapılarında yaşanan dönüşüm bir yandan hükümete yakın sermaye gruplarının kimi televizyon ve gazeteleri satın alması, diğer yandan ise satın alınamayan medya gruplarının çeşitli cezalarla sindirilmesi gibi uygulamaları içeriyor. En bilinen örnek hükümete yakın işadamlarının ortak maddi katkısıyla oluşturulan bütçe ile kimi medya organlarının satın alınmasıdır. Bu durum “havuz medyası” söylemlerinin de kaynağını oluşturmuştur. Bu sürecin dolaylı olarak işleyen iki uzantısı daha bulunuyor. İlki, havuz medyasının kamu ilanlarının dağıtımında oldukça etkin olması, ikincisi ise kamu bankalarının medya sermayesini düzenlemek üzere işe koşulmasıdır. Bunun en açık örneğini de Doğan Grubu’nun satışında yaşadık. Gazeteciler alanında yaşanan dönüşüm ise muhalif gazetecilerin işten atılma, tehdit, tutuklama gibi yöntemlerle sindirilmesidir. Tabii bu süreç, iktidar eliyle tekelleştirilen medyada çok daha kuralsız ve sert şekilde yaşanmaktadır. Çalışmaya devam eden gazeteciler içinse önemli bir baskı ve sansür-otosansür süreci yarattığı söylenebilir.

‘HÜKÜMET-BASIN İLİŞKİSİ ORGANİKLEŞTİ’

- “BASKI VE OTOSANSÜR” GÜNÜMÜZ GAZETECİLİK ANLAYIŞINI NASIL ETKİLEDİ?

-  İktidarın yaptığı en önemli hamlelerden biri medya alanını kökten değiştirmesiydi. Bunun miladı olarak da 2007 sayılabilir. Burada iki düzeyli bir dönüşümden bahsedebiliriz. İlki sermaye yapılarında ve medya sahipliğinde yaşanan dönüşüm. İkincisi ise gazeteciler alanında yaşanan dönüşüm. Sermaye yapılarında yaşanan dönüşüm bir yandan hükümete yakın sermaye gruplarının kimi televizyon ve gazeteleri satın alması, diğer yandan ise satın alınamayan medya gruplarının çeşitli cezalarla sindirilmesi gibi uygulamaları içeriyor. En bilinen örnek hükümete yakın işadamlarının ortak maddi katkısıyla oluşturulan bütçe ile kimi medya organlarının satın alınmasıdır. Bu durum “havuz medyası” söylemlerinin de kaynağını oluşturmuştur. Bu sürecin dolaylı olarak işleyen iki uzantısı daha bulunuyor. İlki, havuz medyasının kamu ilanlarının dağıtımında oldukça etkin olması, ikincisi ise kamu bankalarının medya sermayesini düzenlemek üzere işe koşulmasıdır. Bunun en açık örneğini de Doğan Grubu’nun satışında yaşadık. Gazeteciler alanında yaşanan dönüşüm ise muhalif gazetecilerin işten atılma, tehdit, tutuklama gibi yöntemlerle sindirilmesidir. Tabii bu süreç, iktidar eliyle tekelleştirilen medyada çok daha kuralsız ve sert şekilde yaşanmaktadır. Çalışmaya devam eden gazeteciler içinse önemli bir baskı ve sansür-otosansür süreci yarattığı söylenebilir. ANKARA


Cumhuriyet Tatil Otel Rezervasyon

En Çok Okunan Haberler