Olaylar Ve Görüşler

Kurtuluşa ilk adım - Hilmi Taşkın

19 Mayıs 2024 Pazar

“Ateşi ve ihaneti gördük” der Nâzım Hikmet “Kurtuluş Savaşı Destanı” şiirinde. Ne çok şey anlatır bu cümlesiyle… Devam eder: “... Ve kanlı bankerler pazarında, memleketi Alaman’a satanlar...”

Tarih sayfaları gelir gözlerimin önüne; Osmanlı’nın sözüm ona “denge siyaseti” ve Birinci Paylaşım Savaşı… Çanakkale cephesi dışında tüm cephelerde alınan yenilgiler ve Osmanlı toprakları üzerindeki anlaşmalar gelir; paylaşılan Osmanlı toprağıdır. Sonra Mondros Ateşkes Antlaşması gelir gözlerimin önüne; Osmanlı yönetimi, kendi tacını ve tahtını korumak adına her koşula “evet” demiştir; anlaşmayla ordular terhis edilecek, silahlar teslim edilecektir.

1915 yılında “Çanakkale geçilmez” demiştik. Ateşkes ile yani üç yıl sonra Çanakkale Boğazı İtilaf Devletlerine açılacak, donanma İtilaf Devletlerinin uygun gördüğü limanlarda demirli tutulacaktı. Toros tünelleri, demiryolları ve limanlar İtilaf Devletlerinin kontrolüne bırakılacaktı.

Osmanlı için taç ve taht önemli idi. Vatan toprakları taç ve tahtın diyeti olarak veriliyordu. Antlaşmadan kısa süre sonra işgaller başladı. İstanbul’da, Osmanlı yönetiminde gaflet, dalalet ve hıyanet hâkimdi.

Nâzım Hikmet, “Ateşi ve ihaneti gördük” derken ateşle emperyalistleri ihanetle Osmanlı yönetimini tek cümlede anlatıyordu. Çanakkale’yi 1915’te geçemeyenler artık gemileri ile İstanbul’da idi.

ÖRGÜTLENME ZAMANI

Tarih 13 Kasım 1918. Birinci Paylaşım Savaşında son cephe görevi Suriye’de Yıldırım Orduları Grup Komutanı olan, Çanakkale Savaşlarının Anafartalar Kahramanı Mustafa Kemal, ateşkes sonrası İstanbul’a dönmüştür.

Trenle geldiği Haydarpaşa Gar’ından Kartal İstimbotu ile Galata’ya doğru yola çıkar.

Boğaz’da İngiliz zırhlıları vardır. Topları da Dolmabahçe Sarayı’na çevrilidir. Bir yandan yeni gemiler de gelmektedir. Yaveri Cevat Abbas’ın gözleri yaş dolar...

Mustafa Kemal, tarihe geçen sözlerinden birini o an söyler: “Geldikleri gibi giderler.”

13 Kasım’dan 16 Mayıs’a kadar İstanbul’da kalacaktır. Osmanlı yönetiminin durumunu görür.

O günlerde Anadolu işgal altındadır. Halk, devletten, padişahtan, saraydan umudunu kesmiş ve başının derdine düşmüştür. Kurdukları Müdafaa-i Hukuk Cemiyetleri ile kendini korumaya çalışmaktadır. Karşılarında milli varlığımıza düşman cemiyetler de vardır.

Mustafa Kemal, İstanbul’da bir şey yapamayacağını temasları sonrasında görmüştür. Anadolu’ya geçmek, Milli Mücadele’yi örgütlemek düşüncesi içindedir. Yakın çevresine de bu fikrini söylemektedir. Hazırlıkları yapar. 16 Mayıs 1919 Cuma günü öğleden sonra Bandırma Vapuru ile Galata rıhtımından yola çıkılır. Gemide Mustafa Kemal ile birlikte 19 yolcu, ayrıca kaptan İsmail Hakkı (Durusu) ile birlikte 25 kişilik mürettebat vardır. Bandırma Vapuru 19 Mayıs 1919 günü Samsun Tütün İskelesine ulaşır.

Mustafa Kemal, bölgedeki çatışmaların ana nedeninin Rum Pontus çeteleri olduğu gerçeğini görür. 24 Mayıs günü Erkânı Harbiye Riyasetine çektiği telgraf ile devletin asayiş konusunda yetersiz kalmasının nedenleri hakkında düşüncelerini iletir. Ertesi gün üç otomobil ile birlikte Havza’ya doğru yola çıkar. Artık müfettişlik görevi yerine Milli Mücadele’yi örgütlemek için çalışmalara başlamak vakti gelmiştir.

"KURTULUŞA DOĞRU"

Yol üstünde Kavak nahiyesine uğrar ve eşrafa Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti kurmalarını o söyler. Sonra Havza’ya geçer. Havza Heyeti ile görüşür. Onlara da Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti kurmalarını söyler. 30 Mayıs 1919 Cuma günü Paşaoğlu Mustafa Bey Camisinde namaz sonrası mevlit okunur ve ardından belediye önünde, Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti’nin öncülüğünde Havza Mitingi gerçekleştirilir. 6 Haziran’da Havza’da ikinci miting düzenlenir. Halkın saygı duyduğu Sıtkı Hoca konuşma yapar, “Yangın saçaklığı sardı. Yanıyoruz! Tek çaremiz, silaha sarılmaktır. Derhal silahlarınızı temizleyiniz! Silahı olmayan baltasını, baltası olmayan sağlam bir odun eline alsın, derhal saldıracağız. Önce içimizdeki ekmek bilmez hainleri, sonrada yurdumuzu işgal eden düşmanları temizleyeceğiz” der.

Bu çalışmalar İngilizlerin dikkatini çeker ve 7 Haziran günü Osmanlı Harbiye Nazırı Şevket Paşa Mustafa Kemal’i İstanbul’a geri çağırır. Mustafa Kemal’in yanıtı “Millet doğru yolu buldu. Kurtuluşa doğru sel olmuş akıyor. Geri dönmem mümkün değil” olur.

10 Haziran günü Anadolu’daki askeri ve mülki makamlara telgraf çeker; “Milli bağımsızlığımız uğrunda bütün mevcudiyetimle milletle beraber nihayetine kadar çalışacağıma mukaddesatım namına söz veririm” der. 12 Haziran günü İngiliz baskısı ile yeniden İstanbul’a geri çağrılır. Mustafa Kemal, “Gerekirse istifa ederek halkın arasında mücadele edeceğini” bildirir.

19 Mayıs 1919, emperyalist işgale karşı, Osmanlı yönetiminin teslimiyetçi tavrına karşı, vatan için, millet için, bağımsızlık için mücadelenin başladığı gündür.

Mustafa Kemal bu mücadeleyi, kongreler ve genelgeler ile örgütleyerek Müdafaa-i Hukuk Cemiyetlerini Kuvayı Milliye’ye dönüştürerek ve 23 Nisan 1920 tarihinde Ankara’ da açtığı Meclis’in yönetiminde Milli Kurtuluş Savaşını 9 Eylül 1923 günü İzmir’in kurtuluşu ile zaferle sonuçlandırmıştır.

İlk adımdan sonra adım adım Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşunu gerçekleştirmiştir.

Yaşasın 19 Mayıs! Yaşasın Cumhuriyet!



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları